Mehmet YUVA: VAHHABİZMİN “HRİSTİYAN-İSLAM” KARDEŞLİĞİ

19.4.2016 - 13052070
,

13052070

 

19.4.2016

arih tesadüflerle hareket etmez. 1992’de ortaya atılan “medeniyetler çatışması” iblisi önermenin zamanlaması tesadüfi değildi. Dünyayı ahtapot kolları misali sarmalamış olan silah, uyuşturucu, seks, spor ticaret mafyası ile papyonlu tekelci holdinglerin rakip ve hasım diye tedavüle soktukları ve tarih sahnesini terk eden “Sovyet Komünizmin” yerine yeni bir düşmana hacetleri vardı. Bu yeni gulyabani milli olan her şey, İslam ve Ortodoks Hristiyan âlemi olacaktı. Bunu en erken ifade edenlerden birisi de John Stockwell idi. Henüz “medeniyetler çatışması” fikrinin tedavüle sokulduğu aylarda öğrencisi olduğum New Hampshire Üniversitesine davet edilmişti.

Üzerinde konuşacağı konu ilgimi çekmişti. ABD Yeni Bir Düşman Arayışında konulu panele bir grup arkadaşımla katıldım. Önce kendini tanıttı. CIA Afrika sorumlusu olarak görev yapmıştı. ABD ve temsil ettiği değerlere derin bir aşkla bağlanmıştı. CIA’yı Dünyayı kötü adamlardan koruyan iyi bir polis örgütü olarak telakki etmişti. Tüm ecdadı askerdi. Sülalesi ve kendisi için ABD’nin inandığı Tanrı, ordusu ve bayrağı kutsaldı. Bu kutsal değerler için ölmeye ve öldürmeye hazırdı. Ta ki, CIA mensubu memurların, hatta bizatihi merkezde sorumlu üstlerin, yüksek rütbeli ABD’li asker ve siyasilerin Afrika Elmas kaçakçılığındaki rollerini keşfedinceye kadar.

Bu kirli ilişkileri rapor halinde merkeze ileten John hiç kimseye cezai işlem yapılmadığını ve hatta olayların örtbas edildiğini hayretler içinde gözlemlemiş. Kutsal üstün hiçte bakir olmadığını görmüş. Birkaç kez “tabii hadiselere” ve faili belli meçhullere kurban olmaya ramak kalmış. Profesyonelliği sayesinde kurtulmuş. Görevinden istifa etmiş ve başına doğal bir felaket gelse dahi bunun sorumlusu ABD devleti ve CIA’dır diye bir vesayet bırakmış. Yıldızlı medya kuruluşları yazılarını, hayatını, açıklamalarını sansür ettiği için panel, konferans, üniversite ve kiliselerde sesini duyurmaya çalışmış ve halen çalışıyor. Medeniyetler çatışması savını ortaya atan tekelci holdinglerin yeni din savaşları çıkarmanın peşinde olduğunu, çatışmayı da, savaşı da ardından dinler arası diyalog faaliyetlerini de bunların tanzim ettiğini anlatmıştı. Moon, Gülen Cemaati, Yahova şahitleri, Bahai İtikadı ve itibarlı Georgetown üniversitesinde kurulan Hristiyan-İslam Kardeşliği Enstitüsünün arkasında bu zihniyetin mevcut olduğunu ifade etmişti.

Okumaya devam et  Artık aklınızla alay değil Aklınıza küfrediyorlar!..

New York doğumlu Samuel Philips Huntington “medeniyetler çatışması” savını ortaya attı. Samuel efendiyi, “henüz 18 yaşındayken Dünyanın en itibarlı üniversitesi Yale’den mezun oldu, 23 yaşındayken Harvard’ ta okuttu” reklamlarıyla yıldızlaştırmaya çalıştılar. 2008’de ölen Samuel efendinin hayatı için kaleme alınan ve yıldızlı medya tarafından tedavüle sokulan yazılarda, “iç siyasette demokrat ve liberal olan Samuel dış siyasette muhafazakâr politikaların savunucusuydu” deniliyor.

Mümeyyiz (ayrıcalıklı) bir akıl olarak cilalanan Samuel efendiyi Türkçe olarak ta neşredilen ABD halklarının tarihi kitabının sahibi “Yahudi” Prof. Howard Zinn’e de sormuştum. Zinn, “mağdup aleyh” yani efendi Yahudilerin kızgınlık ve öfkesine mazhar olmuş bıçkın bir akademisyendi. “Samuel, Kissinger ve dostları Dünya gölge hükümetin en etkili temsilcilerinden. Samuel ABD Dış İşleri bakanlığına müsteşarlık, Başkan Carter’in Güvenlik politikalarını planlayacak kadar devlet ile bağlantılı. ABD’nin Vietnam’da ortaya koyduğu savaş metotlarını yeterli bulmayıp her şeyin yakılmasını isteyecek kadar muhafazakâr.”

ABD’li “muhafazakârların” en büyük finansörü “muhafazakâr” Suudili milyarderler. Üniversitemde tarih bölümü başkanı olan, İslam tarihi üzerinde uzmanlaşmış, benim Kıbrıs üzerine yaptığım Mastıra tezi çalışmama süpervizör olan Prof. John Voll 1993’te aniden üniversitemizden ayrıldı. Bir müddet sonra Prof. John Esposito ile birlikte Georgetown Üniversitesine Dinler arası diyalog çerçevesinde Hristiyan Ve İslam’ı Anlama Enstitüsünün kurucusu oldu. Halen orada görevini sürdürüyor. Peki bu enstitüyü milyonlarca dolar ile fonlayan patron kim? Suudili milyarder Talal Bin Velid el-Suud. Bu prens kim mi? Bodrum’a lüks yatı ile geldi, milyarlarca dolar servet sahibi prens ülkemizi şahlandıracak, prensin Suudili modern ve seksi eşi poposu ve göğüsleri ile herkesin gönlüne taht kurdu diye parlatılan Suudili dolar milyarderi. Hristiyan-İslam Kardeşliğini(!) amaçlayan medeniyetler çatışması zihniyetini finanse eden Vahhabi.

Okumaya devam et  ..Kadir var ya “Senin yalanını yüz kere ö*peyim!!!” 🙁

kaynak: face, Banu Avar sayfası.

1305200


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir