Türkiye NATO’dan atılmalıdır

Cum Şub 26, 2016 1:21 - NATO
,

NATO

Cum Şub 26, 2016 1:21

Vatikan istihbaratına ait site Huffington Post’ta, 23 Şubat 2016 tarihli “Türkiye NATO’dan atılmalıdır”, başlıklı yazıdan birkaç bölüm.

Yazar Stanley Weiss, kendine göre gerekçeleri sıraladıktan sonra, “ABD’nin, Erdoğan’ın Türkiye’si yerine, Kürtlerin tarafında olmayı seçme zamanın geldiğine ben de bütün kalbimle inanıyorum”, diyerek son noktayı koyuyor.

“NATO’nun kurulduğu günlerde ‘Saygınlığını Yitirmiş’ bir ittifak üyesinin üyelikten çıkarılışı için resmi bir uygulama belirlenmediği gibi böyle bir durumun tarifi bile yoktu.

Sovyetler Birliğinin çöküşünden otuz yıl sonra bile NATO, müttefiklerin1949’da yaptıkları yeminle devam ediyor: 5. Maddeye göre bir ülkeye yapılan saldırı, diğer bütün ülkelere yapılmış sayılacak ve hepsi, anında müdahale edecek. Yaklaşık yetmiş yıldır bu, NATO’nun Aşil tendonu1 olarak kalmıştır: bir gün, abuk sabuk davranan, ittifakın değerlerini paylaşmayan ve davranışlarıyla dünya düzenini bir kâbusa sokan bir üyeyi, diğerlerinin savunmak zorunda kalması.

Şimdi, 67 yıl sonra, o gün geldi. Yarım yüzyıl boyunca, gözü pek bir müttefik ve Ortadoğu’da Müslüman çoğunluğu olan bir ülkenin hem laik hem de demokratik olabileceğinin kanıtı Türkiye, Suriye’de Batı’ya karşı savaşan IŞİD’e meydan okurcasına verdiği destek ile NATO müttefiklerinden çok uzaklaştı. 2003’de İslamcı diktatör Recep Tayyip Erdoğan iktidara geldiğinden beri Türkiye sert otoriter bir tutuma girdi. Her çeşidinden İslamcı teröristi destekledi, IŞİD’e karşı çarpışan 25 milyon Kürtler de dahil olmak üzere bölgede sonunu getiremeyeceği savaşlara girişti, Kasım’da düşüncesizce vurduğu Rus uçağıyla soğuk savaşı sıcağa çevirdi.

Bunlarla hesabını verme zamanı geldi: şehirlerinde bombalar patlarken, düşmanlar sınırlarına dayanmışken Türk liderler NATO’da koşulsuz destek istiyor; Başbakan Ahmet Davutoğlu, ‘müttefikimiz ABD, sorgusuz bir şekilde bizi desteklemeli’ diyor.

Fakat çok mu, çok geç. NATO, Türkiye’yi savunmaya gitmemeli. Onun yerine, Türkiye’nin İslamcı teröristlere desteği dahil, gittikçe uzayan Batı karşıtı eylemler listesinin aslı var mı, onu soruşturmaya başlamalı. Eğer aslı varsa –ki şüphesiz var- ittifakın en üst kuruluşu Kuzey Atlantik Konseyi, kavgacılığı ve saldırganlığı ile uluslararası toplumu III. Dünya Savaşı’na sürüklemeden, bir daha geri gelmemek üzere Türkiye’yi resmen NATO’dan atsın.

Bunun çoktan yapılması lâzımdı. Beş yıl önce dediğim gibi, ‘Kubbeler, miğferimiz, camiler süngümüz, imanın askerleriyiz’, diyen köküne kadar İslamcı Erdoğan, galiba kendini Arap Baharı ardı Müslüman Dünyası’nın lideri olarak görüyor. Son 13 yılını, laik ve demokratik Türk toplumunun her tarafını parçalamak ve Güvenlik Politikası Merkezinden Caroline Glick’in dediği gibi ülkeyi ‘Putin otokrasisi ve İran teokrasisi karışımı’ bir şekle sokmakla geçirdi. Geçen sonbaharda, bir zamanlar Hitler’e verilen yürütme yetkilerini övmeye kadar götürdü işi.”

Yazarın Türkiye’nin NATO’dan atılması için saydığı gerekçeler arasında Türkiye’nin “NATO’yu hiçe sayarak Çin’den bir Füze Savunma Sistemi satın aldığı” “haber”i de var.
Bu, haber kaynağı olarak köşe yazıları okuyan Batı insanının nasıl saptırıldığının, nasıl yönlendirildiğinin bir yeni örneği.

Okumaya devam et  FEYM GURUBU MESAJI – ERMENİ FAALİYETLERİ ( 04 Ekim 2016 )

1. Homeros’un İlyada’sındaki Trova savaşının en önemli figürlerinden olan Akhilleus(Aşil), Thetis ile Peleus’un oğludur. Annesi Thetis, Akhilleus’a ölümsüzlük kazandırmak için çocukken onu ölüler ülkesindeki Stiks Irmağı’na daldırmıştır. Bunu yaparken Akhilleus’u topuğundan tuttuğu için topuğu büyülü suya değmemiştir. Akhilleus’un ölümü ancak ve ancak topuğundan alacağı bir darbeyle olacaktır. Efsaneye göre öleceğini bildiği halde Helen’i geri almak için yapılan ve en büyük savaş kabul edilen Truva Savaşı’na adının sonsuza kadar anılması için katılmış ve Truvalı prens Paris tarafından sol topuğundan okla vurularak ölmüştür. Paris, attığı okla onu topuğundan vurur ve Akhilleus’u öldürür.

________________________________________
Kaynak:

Uluslar, egemenliklerini geçici bile olsa, bırakacağı meclislere dahi gereğinden fazla inanmamalı ve güvenmemelidir. Çünkü meclisler bile despotluk yapabilir ve bu despotluk bireysel despotluktan daha tehlikeli olabilir. Meclislerin öyle kararları olabilir ki, bu kararlar ulusun yaşamına giderilmesi olanaklı olmayan zararlar verebilir.
Gazi Mustafa Kemâl AtatürkErkan Güçiz
[email protected]Güncel Meydan


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir