YENİ YILA GİRERKEN

<p>Bir yılı daha geride bıraktık. Bugün 1 Ocak 2016. Koca bir yıl geride kaldı, zaman ne de çabuk geçiyor. Yıllar kalmış geride, iyi dileklerle başlayan, hüsranlarla biten yıllar.
Her yeni yıl, yeni umut demek, hayaller demek, bekleyiş demek. Tıpkı geçen yıl gibi.
Her yıl olduğu gibi, sosyal medyada herkes, yeni yıl dilekleri paylaştı. Umduğunu bekleyenler, umud edenler, dilek dileyenler.
Barış dediler, huzur dediler, daha iyi bir gelecek dediler, analar ağlamasın dediler, savaşlar olmasın dediler, sağlık dediler.
Tıpkı geçen yıl gibi...
Barış dediler Orta-Doğu ateş çemberi,
Huzur dediler dünya buhranlarla, krizlerle, kutuplaşmalarla yüzüyüze,
İyi bir gelecek dediler, değişen dengeler, global ısınma, ellerimizle yok ettiğimiz tabiat, hayvanlar, ve tarım alanları kocaman bir sorun olarak duruyor,
Analar ağlamaya devam ediyor, farklı dilde, farklı dinde, farklı bölgelerde.
Olmasın dedikleri savaşaları çıkarmak için yaktıkları ateşlere, odun atan atana...
Sağlık dediler.
Huzursuz sağlık olmuyor be gülüm,
Sağlık demek huzur demek, oysa her yan feryat figan içinde, huzur ne gezer. Habil ve Kabil'le başlayan kavga, olanca hızıyla devam ediyor.                                             Sebep?
Dünya malı, aç gözlülük, paylaşılamayanlar.
Kimileri kazanma hırsıyla yanıp tutuşurken , kimileri bakımsız, atıl, ve tembel.
Dünyayı yönetenlerle yönetilenlerin kavgası, olanca hızıyla devam ediyor.
Tıpkı, geçen yıl gibi.
Tekrara düşen bir hayat içinde, her yeni yıla başlarken aynı temenniler devam ederken, yıl sonu insanlık adına enkazla biten yıllar yaşıyoruz.
Bunu en kısa şu hikaye anlatıyor sanırım...
Bir gazeteci İsrai'i ziyaretinde ağlama duvarını ziyaret etmiş.
Bakmış bir yahudi, başında kipası, kulaklarının arkasında uzayan saçları, eteğinde ipliği ve yuvarlak çerçeveli gözlüğü ile, ağlama duvarının önünde yana yakıla ağlıyor.
Gazeteci sormuş? Kaç yıldır geliyorsunuz buraya?
Otuz beş yıldır gelirim demiş ağlayan yahudi.
Gazeteci yine sormuş?
Ne diliyorsunuz burada, ne istiyorsunuz?
Barış istiyorum demiş yahudi, huzur istiyorum. Orta-Doğu'da savaşlar bitsin istiyorum demiş.
Gazeteci tekrar sormuş?
Dualarınız ve dilekleriniz kabul oldumu?
Yahudi, gazeteciye dönmüş, yüzünde umutsuz bir ifade ile demişki “ Sanki duvara konuşuyorum gibi geliyor bana” hiç bir isteğim kabul olmadı, ne huzuru bulabildik, ne de barış'ı.
Dilemek ve istemek yetmez.
Bütün dini öğretilerin temelinde yalvarıp yakarmak vardır, dua vardır, ama insanlar inanır ki dua edince olur. Oysa İrade ortaya konmamışsa olmaz, onun içindir ki istemek yetmez, isteğinizi eyleme dökmek lazım.
Yani Newton'un kafasına düşen elmanın sırrı, düşen elmadan bir sonuç çıkarmaktır, Elmanın kafasına düşmesini irdelemeseydi, Newton bir bilim adamı olamayacaktı, yer çekimini bulamayacaktı yani, kafasına elma düşen yüzlerce insandan biri olarak olup gidecek ve bilinmezler arasına karışacaktı. Oysa onu bilinir kılan, isteğini iradesiyle bütünleştirmesiydi.
Yanın demem o ki:
Yeni yıla yeni dilekler dilemek yetmez. Her birey, bireysel olarak isteklerini destekleyecek bir katkı sunmak zorundadır.
Yani mesele Kabe'ye varamayacak ta olsa niyetini belli edip Kabe'ye giden karıncanın hikayesidir. Hem barış isteyip hem eli silahlı teröristlerle aynı kab dan yemek yemek, dileklerin ve eylemlerin uyuşmazlığıdır, o nedenledir ki, istekler hayal olarak bir sonraki yıla kalır, tekrar eder durur.</p>
<p>Ayhan Kılıç
ayhankilic@turkishnews.com
Kanada/Edmonton</p> - AYHAN KILIC

 

Ayhan Kılıç

Bir yılı daha geride bıraktık. Bugün 1 Ocak 2016. Koca bir yıl geride kaldı, zaman ne de çabuk geçiyor. Yıllar kalmış geride, iyi dileklerle başlayan, hüsranlarla biten yıllar.
Her yeni yıl, yeni umut demek, hayaller demek, bekleyiş demek. Tıpkı geçen yıl gibi.
Her yıl olduğu gibi, sosyal medyada herkes, yeni yıl dilekleri paylaştı. Umduğunu bekleyenler, umud edenler, dilek dileyenler.
Barış dediler, huzur dediler, daha iyi bir gelecek dediler, analar ağlamasın dediler, savaşlar olmasın dediler, sağlık dediler.
Tıpkı geçen yıl gibi…
Barış dediler Orta-Doğu ateş çemberi,
Huzur dediler dünya buhranlarla, krizlerle, kutuplaşmalarla yüzüyüze,
İyi bir gelecek dediler, değişen dengeler, global ısınma, ellerimizle yok ettiğimiz tabiat, hayvanlar, ve tarım alanları kocaman bir sorun olarak duruyor,
Analar ağlamaya devam ediyor, farklı dilde, farklı dinde, farklı bölgelerde.
Olmasın dedikleri savaşaları çıkarmak için yaktıkları ateşlere, odun atan atana…
Sağlık dediler.
Huzursuz sağlık olmuyor be gülüm,
Sağlık demek huzur demek, oysa her yan feryat figan içinde, huzur ne gezer. Habil ve Kabil’le başlayan kavga, olanca hızıyla devam ediyor.                                             Sebep?
Dünya malı, aç gözlülük, paylaşılamayanlar.
Kimileri kazanma hırsıyla yanıp tutuşurken , kimileri bakımsız, atıl, ve tembel.
Dünyayı yönetenlerle yönetilenlerin kavgası, olanca hızıyla devam ediyor.
Tıpkı, geçen yıl gibi.
Tekrara düşen bir hayat içinde, her yeni yıla başlarken aynı temenniler devam ederken, yıl sonu insanlık adına enkazla biten yıllar yaşıyoruz.
Bunu en kısa şu hikaye anlatıyor sanırım…
Bir gazeteci İsrai’i ziyaretinde ağlama duvarını ziyaret etmiş.
Bakmış bir yahudi, başında kipası, kulaklarının arkasında uzayan saçları, eteğinde ipliği ve yuvarlak çerçeveli gözlüğü ile, ağlama duvarının önünde yana yakıla ağlıyor.
Gazeteci sormuş? Kaç yıldır geliyorsunuz buraya?
Otuz beş yıldır gelirim demiş ağlayan yahudi.
Gazeteci yine sormuş?
Ne diliyorsunuz burada, ne istiyorsunuz?
Barış istiyorum demiş yahudi, huzur istiyorum. Orta-Doğu’da savaşlar bitsin istiyorum demiş.
Gazeteci tekrar sormuş?
Dualarınız ve dilekleriniz kabul oldumu?
Yahudi, gazeteciye dönmüş, yüzünde umutsuz bir ifade ile demişki “ Sanki duvara konuşuyorum gibi geliyor bana” hiç bir isteğim kabul olmadı, ne huzuru bulabildik, ne de barış’ı.
Dilemek ve istemek yetmez.
Bütün dini öğretilerin temelinde yalvarıp yakarmak vardır, dua vardır, ama insanlar inanır ki dua edince olur. Oysa İrade ortaya konmamışsa olmaz, onun içindir ki istemek yetmez, isteğinizi eyleme dökmek lazım.
Yani Newton’un kafasına düşen elmanın sırrı, düşen elmadan bir sonuç çıkarmaktır, Elmanın kafasına düşmesini irdelemeseydi, Newton bir bilim adamı olamayacaktı, yer çekimini bulamayacaktı yani, kafasına elma düşen yüzlerce insandan biri olarak olup gidecek ve bilinmezler arasına karışacaktı. Oysa onu bilinir kılan, isteğini iradesiyle bütünleştirmesiydi.
Yanın demem o ki:
Yeni yıla yeni dilekler dilemek yetmez. Her birey, bireysel olarak isteklerini destekleyecek bir katkı sunmak zorundadır.
Yani mesele Kabe’ye varamayacak ta olsa niyetini belli edip Kabe’ye giden karıncanın hikayesidir. Hem barış isteyip hem eli silahlı teröristlerle aynı kab dan yemek yemek, dileklerin ve eylemlerin uyuşmazlığıdır, o nedenledir ki, istekler hayal olarak bir sonraki yıla kalır, tekrar eder durur.

Okumaya devam et  “KIBRISLILIK”

Ayhan Kılıç
[email protected]
Kanada/Edmonton


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir