Kendimizi kandırmayalım…

NECDET BULUZ - necdet buluz

NECDET BULUZ

 

Ankara, açılacak koridordan geçecek olan Peşmerge için 4 şart öne sürüyor:

İsim listesi alınacak, flama ve bayrak olmayacak, silahlar sınırda teslim edilecek, geçişler Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kontrolünde olacak.

Bunlar güvenlik açısından önemlidir, bu koşulların yerine getirilmesine bir itirazımız yok.

Ancak, bu koşullar içinde bir komisyonun oluşacağı, bu komisyonun da silahları Suruç’ta sayacağı, sınır geçildikten sonra sayılan silahların da peşmergeye verileceği belirtiliyor. Görev bittikten sonra Peşmerge bu silahları geri getirecek, yeniden sayılacak ve tutanaklara geçilecek. Daha sonra Kuzey Irak’a geçen peşmergeye bu silahlar yeniden verilecek.

Bu niye yapılıyor?

Peşmergenin silahlarının PKK’nın eline geçmesi bu sistemle önlenmiş olacak.

İnanılacak gibi değil. PKK, zaten Kuzey Irak’ta yerleşmiş. Suriye’de PYD güçlerine katılmış. Amerika PYD güçlerine kullanılmak üzere her türlü silahı veriyor. Bunlar içinde tanksavarlar bile var. Bizimkiler “PKK neyse, PYD’ de aynı” diyor. Bu silahlar zaten şu an PKK’nın elinde bulunuyor.

PYD veya Peşmergenin elinde olan silahlar, PKK’nın da elindedir. Kendimizi kandırmayalım. Gerçekleri görelim. Bir yandan PKK ile PYD’yi aynı çerçeveye oturtuyoruz, öte yandan “Bu silahlar PKK’nın eline geçmesin” diyoruz.

Şunu açık söyleyelim:

Eğer, önleyebilecek gücünüz varsa, bunu daha önce ortaya koymanız gerekirdi. ABD Başkanı Obama, hiç kimseye danışmadan “terörist” ilan ettiğimiz PYD’ ye silah yardımı yapıyor mu yapmıyor mu? Yapıyor, buna da sesimizi çıkarmıyorsak, her şeyi kabul etmiş sayılırız.

Peşmergenin, Türkiye topraklarını kullanarak Suriye’ye geçmesi, Kobani’de PYD güçlerine destek olması iznini vermemizin de sıkıntılarını ileride yaşayacağız. Bunların neler olduğunu bir başka yazımızda sizlerle paylaşacağız. Suriye’ye geçiş yapacak olan peşmergelerin bu topraklar 3-18 ay arasında kalacakları da söyleniyor.

Bu konuda sadece şu kadarını söylemekle yetinelim:

IŞİD, eğer Kobani’de köşeye sıkışırsa, ilk hedefi Türkiye olacaktır. Özellikle Türkiye’deki hücreleri ile bombalama ve suikast gibi ses getirici eylemlere başlayabilirler. IŞİD yöneticileri zaten bunun mesajlarını da uzun zamandan bu yana veriyorlar.

Kuzey Irak’ta peşmergeyi eğiten İsrail, PKK ile de sıkı ilişki içinde bulunuyor. Zaten Kuzey Irak’a ağır silahlar çok önceden sevk edildi. Peşmerge ve PKK’lıların bu silahlarla uzun zamandır eğitim yaptığı da biliniyor.

Söylemek istediğimiz şu:

Zaten peşmergenin elinde olan silah PKK’nın da elinde sayılır.

Kuzey Irak’taki Peşmergebaşı, Türk düşmanı Barzani, bugüne kadar PKK’nın koruyucusu olmadı mı? PKK’ya her türlü desteği vermedi mi? PKK konusunda Türkiye’yi bile tehdit etme durumuna gelmedi mi?

Eğer, bütün bunlara rağmen, sınırdan geçecek olan Peşmergenin silahlarının PKK’nın eline geçmemesini istiyorsak, burada bir yanılgının ve yanlışlığın var olduğunu da söylemliyiz. Bu olsa, olsa olaya tepki gösterecek olan kamuoyunun gazını alma operasyonu olabilir. Kendimizi kandırmayalım.

Yanı başımızda davul zurna çalınarak Kürt Devleti’nin temelleri atılıyor. Bu konuda iç ve dış basında yayınlar yapılıyor. Ortadoğu coğrafyasını çok iyi bilen uzmanlar uyarı üzerine uyarı yapıyor. Ard arda gelişmeler de zaten bu tehlikenin mesajlarını veriyor.

Irak’lı Kürtler’den sonra Suriye’deki Kürt’ler de özerklik için düğmeye bastı. Amerika’nın bütün bunlara “yeşil ışık” yaktığı da görülüyor. “Açılım” ile Türkiye’nin de Kürt’lere özerklik vermesi ile halkanın tamamlanacağı ve Büyük Kürdistan’ın kurulacağı açıkça ortaya çıkmış bulunuyor.

Amerika’nın BOP’u takır takır çalışıyor. Bizimkiler ise bunu sadece seyretmekle kalıyorlar.

İngiliz The Times Gazetesi bile konuyu gündeme taşıdı. Gazete “Kürtler yeni bir devlet kurmak için uzlaşıyor” diye yazıyor. Irak’ın Duhok kentinde buluşan PYD’nin başı Salih Müslim ve diğer Kürt liderlerin Kuzey Suriye’de özerklik kurmak için prensip anlaşmasına vardıkları da aynı gazetede yer veriliyor.

Bunları ciddiye almak durumundayız. Gelişmeler öylesine baş döndürücü şekilde sürüyor ki, her şey bir anda değişebiliyor. Bugün ortadaki gerçek ve karşı karşıya kaldığımız tablo budur. Daha fazla bir şey söylemeye ve uyarı yapmaya gerek var mı bilemiyoruz?..

e.mail: [email protected]

             [email protected]

 

 

 

 

 

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir