Diyanet ‘rüşvet’ mi dağıtıyor

Diyanet 'rüşvet' mi dağıtıyor - 559906 423998487691773 1284648403 n

Diyanet ‘rüşvet’ mi dağıtıyor

559906_423998487691773_1284648403_n
Caminin arsası, binası, elektriği, suyu, gazı; imamın, vaizin ücreti hazineden…
Yetmedi. Bu “avantadan dindarlığa” yeni bir uygulama daha eklendi ki, akıllara ziyan! Uygulamanın adı; namaz kılmak isteyen gençlere Diyanet bütçesinden rüşvet! Beytü’l Mal’ı yağmala sevap kazan! Nasıl mı; buyurun…
GARİP AMA GERÇEK: DİYANET RÜŞVETE BAŞVURDU
Gözlemlerimiz, başbakan, bakan ve yüksek bürokratların gittiği cami cemaatinin mahşeri bir kalabalığa ulaşmasına karşın, kenar mahalle ve köylerde bulunan cemaatinin bir-iki kişiyi geçmediğini ortaya koymaktadır. ‘Soruna’ çözüm arayan Diyanet, “bayılana limon, ayılana gazoz” misali on cumaya katılana bilgisayar, beş vakit namaza gelene ıpad gibi kampanyalar düzenlemekte, camiden uzaklaşma gerçeğine çözüm olarak, “hediye” adı altında devlet bütçesinden rüşvet dağıtmaktadır.
Haram ve rızasız bütçeye doymayan Diyanet baronları, İslam’ı, çıkar ve mezhepçilik batağında boğmuş, bu garip uygulamayla sapkınlıkta sınır tanımayacağını bir kez daha göstermiştir. Cemaati çoğaltmanın yolu olarak, dinin evrensel kurallarını ve ahlakı salık vermesi gerekirken, dinin ‘sapkınlık’ dediği rüşvetle ibadet yolunu salık vermiş, din yoluyla menfaat sağlamanın pratiğini göstermiştir. Bu bir felakettir ama Diyanetin, camide rüşveti meşrulaştırması, tam bir akıl tutulmasıdır.
NAMAZINI KIL, RÜŞVETİNİ AL
Örnekler: “Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesine bağlı Dayılı köyünde, camide 180 vakit namaz kılan çocuklara tablet bilgisayar hediye edildi. Yozgat Müftüsü Ahmet Poçanoğlu, törende yaptığı konuşmada, çocuklara camide namaz kılma alışkanlığı kazandırmak amacıyla projeyi hayata geçiren cami imamı Cebrail Öztürk’e teşekkür etti.
Konya’nın Derbent ilçesinde cami görevlileri tarafından başlatılan kampanya kapsamında, sömestr tatilinde 5 vakit camiye giden 27 çocuğa tablet bilgisayar hediye edildi.
Erzurum’da Gençlik ve Spor il Müdürlüğü, camilere giderek Kur’an kursuna katılanlara buz pateni dersi veriyor. Kask, ayakkabı, elbisesi hazır…
Adana’nın Seyhan ilçesinde Kur’an kursu öğrencilerinin doğum günleri camide kutlanıyor, hediyeler dağıtılıyor. İlçe Milli Eğitim ile Müftülük protokol imzaladı. İlköğretim okulları tatil süresince Kur’an kurslarına açıldı. Müftülük, “Yer sıkıntısı çekiyoruz” dedi.
İzmir Ödemiş Müftülüğü Merkez Camii’nde kursa gelen öğrencilere her gün kahvaltı veriyor. Kurs bitiminde ödüller hazır. İzmir Bayraklı Gümüşpala Merkez Camii Derneği, ‘Haydi, Çocuklar Namaza…’ sloganıyla kampanya başlattı: sabah namazı 30, öğle-ikindi-akşam 10, yatsı namazı 30’ar puan. Birinciye tablet bilgisayar, ikinciye bisiklet, üçüncüye çeyrek altın, dört, beş ve altıncıya MP3 çalar…” Ve daha binlerce örnek…
***
Uygulama öteden beri mi böyledir, yoksa son yıllarda içine düşülen sapkınlığın bir sonucu mudur; doğrusu analiz etmeye değer. Ancak toplumsal yapımıza sirayet eden; dinin ticari ve siyasi araç olarak kullanılması gerçeğine ve cinayet, rüşvet, cinsi sapıklık, uyuşturucu alışkanlığı gibi trendlere baktığımızda, içine düştüğümüz çürümenin nedenlerinden biri olarak, caminin didarlık ve ahlak üretmediğini söylemek için çok fazla veriye sahibiz…
Rüşvet karşılığı namaz kılan çocuğun, büyüdüğünde rüşvet ve irtikâba bulaşması sürpriz olmasa gerek. Ey Diyanet yöneticileri; rüşvetin bulaşıcı ve kanserden dahi tehlikeli bir hastalık olduğunu, bu tür edinimlerin gençlikte kazanıldığını görmekten de mi acizsiniz?
ÇIKAR KARŞILIĞI TAPINMA, DİNİ, CAMİYİ VE AHLAKIMIZI BOZMUŞTUR
Yaygın inanışa göre günümüzde cami, uhrevi değil, dünyevi ihtiyaçlarımızın aracıdır.
Cami; iktidardır, ihaledir, istikbaldir…
Cami; paradır, puldur, mevkidir, gemiciktir, asgoldur, makamdır…
Cami; “mağdur” edebiyatına yatıp, malı götürmenin: jeepe binmenin, yalıda, malikânede oturmanın, 2B’den, özelleştirmeden pay kapmanın en geçerli aracıdır…
Cami; konforlu yaşamın ve paranın garantisidir!
Cami; kentin merkezi yerinde süpermarket ve alışveriş merkezi açmanın tek yoludur.
Dahası da var: siyaset mi yapmak istiyorsun; bakan, müsteşar, genel müdürlerinin gittiği camiye git… Bekle, bekle, bekle… Mümkünse namazını onlarla kıl, gerekirse rüşvet ver, çare bul; onlara görün, gözlerine bat. Görmedilerse bir rekât daha kıl… Realite budur ama inanç bu mudur?
İslam’a göre cami, insanın, Tanrısına yüreğini açtığı, baş başa kaldığı, dileklerde bulunduğu en özel alandır. İnancın teolojik-bilimsel gerçekliğine bakarsanız, sadece maneviyata özel olan caminin, maddi ihtiyaçlar adına araçsallaştırılması, sanıyorum İslam’a ve mensuplarına yapılan en büyük kötülüktür.
Pozitif eğitimden özellikle yoksun bırakılan toplumun ibadethanesi dejenere olduğunda, üzerine, dinin afyon gibi kullanılması ve sürü toplumu haline getirilmesi de eklenince, içinde bulunduğumuz paradoksun nedeni anlaşılmış olur. Sürünün seçtiği yönetici, uğrular gibi Suriye’ye saldırır, sürü susar… Keza “PKK’yla barış sağlayacağını” söyler… Sürü yine susar. “Barış elbette sağlansın ama şartlar ne, neyin karşılığında barış; bilmek bizim hakkımız” demez, sorgulamaz… Öyle ya, sürünün hakkı da olmaz, aklı da, gerçek bu!
Diyanetin camisi; aklı, çoğulculuğu, sorgulamayı, empatiyi değil, itaati öneriyor. Akıl olmayınca vicdan ve merhamet de olmuyor. Şu İslam coğrafyasının sefaletine bakın: camiden çıkıyor, “öteki” denilene saldırmakta hiç beis görmüyor; öldürüyor, yıkıyor, diri diri insan yakıyor. Sürü gerçeği denilen kavram, tam da budur!
Neden İslamofobi, neden okul yerine cami, neden liselerin imam okuluna çevrilmesi, neden bunca din dersi, bunca sefalet, pislik, doğa düşmanlığı, eğitimsizlik, sömürü, feodal değerlerin egemenliği ve neden AKP?
Yukarıdaki veriler meseleyi yeterince açıklamıyor mu?
Murtaza Demir

Okumaya devam et  DİYANET BAŞKANI YALAN SÖYLÜYOR

Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir