TEKMİLİ BİRDEN ULUSLARARASI HUKUK KIRILMASI

2.2.2013 - gazze gaza

ABD’nin Hazar Havzası ve Orta Doğu kaynaklarından talebi, o alanda öngördüğü istikrar ve güvenliği sağlamak üzere siyasi,ekonomik,askeri etki gücünü kullanması güvenlik alanında ortağı ve dengeleyici güç olma stratejik işbirliğinde Rusya ile arasında çok sorun oluşturuyor.
Biri Amerikan füze savunma sistemidir -ki, Rusya ABD’den füze savunma sisteminin nükleer altyapısına karşı kullanılmayacağına dair doğru stratejik seviyede,eşit şartlarda,içişlerine karışmadan ve karşılıklı çıkarlara saygı çerçevesinde hukuki garanti istiyor.
Aksi halde yılların birikimi,güçlükleri deneyimiyle küresel ölçekte sağlanmış saldırı ve savunma silahları dengesinin bozulacağını öngörüyor.

*
Foreign Policy dergisi, Başkan Obama’nın Şubat’ta Devlet Başkanı Vladimir Putin’e iletilmek üzere yazdığı mektubundan bahsetmektedir.
Başkan füze savunma sistemleri konusunda işbirliği yapmak ve sistemin Rusya’ya yönelik olmadığına dair verdiği söze inanılmasını istemektedir.
Bu istek bölgesel pazarlarla çeşitlenmeye yönelen bugünün dünyasında, Rusya’nın geleneksel siyasi,ekonomi ve askeri gücüyle hem küresel barış,istikrar ve gelişmeye katkı sağlayacağı iddiasının karşılanıp-karşılanmayacağını,
Hem bu iddiaya esas aldığı Birleşmiş Milletler Teşkilatı merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünün uluslararası sistem ağlarına yansıtılıp-yansıtılmayacağı ile ilgilidir; sonucu henüz bilinmiyor.

*
Halbuki Suriye’den gelişen İsrail’i merkezde tutan Sünni-Şii eksenindeki gerilimde – bugüne gelininceye kadar;
ABD İsrail etrafında güvenlikli bir bölge oluşturmak üzere -işte,İslam ülkelerini Arap Baharı yalan devrimiyle bir bir istikrarsızlığa sevketmiş, barış ve istikrarı kaynakları karşılığında ABD’nin işaret buyurduğu serbest piyasa ülkelerinden satın alma noktasına getirmiş, iktidar edilen Müslüman Kardeşler Örgütü ve benzerlerinin İslami Cihad gibi bir argümanla İsrail’e tehdit oluşturmaları önlenmiştir.
İsrail,Gazze’ye düzenlediği operasyonda HAMAS’ı etkisizleştirmiş,çok uzun gelecekte etkili ve koordineli bir şekilde savaşmasına engel olmuştur.
Bu operasyonla test ettiği “Demir Kubbe” hava savunma sisteminin -bilhassa,İran’ın olası bir saldırısına karşı eksiklerini tamamlamıştır.
Suriye iç savaşında kimyasal silahların Esad rejiminin yıkılması halinde radikal islamcı örgütlerin ya da Hizbullahi örgütünün eline geçmemesi için kimsenin zafer kazanamayacağı bir süreç oluşturulmuş;Suriye ambargolarla,askeri faaliyetlerle çok yıpranmış,İsrail’e tehdit olmaktan çok uzaklaşmıştır.
Böylece İsrail’in ya da ABD’nin İran’la arasında pürüzsüz bir alan oluşmuş bulunuyor.
Arda kalan bir pürüzün, İsrail Hava Kuvvetleri tarafından Suriye-Lübnan sınırı yakınlarında Hizbullah militanlarına silah taşıdığı düşünülen bir konvoya düzenlenen saldırının ardından,
ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı Ben Rhodes’ın “Suriye,Hizbullah’a silah göndererek bölgeyi daha fazla istikrarsızlaştırmamalı” ifadesiyle noktalandığı anlaşılıyor.
Üstelik,İsrail’in bu operasyonu Rusya’yı mütemadiyen talep ettiği uluslararası hukuka sıkıştırmış ve cansiparane kolladığı Suriye’ye hiç bir destek verememiştir.

*
Şii ekseninde gelirinin çoğunu dünyanın en büyük 2. üreticisi olduğu petrolden sağlayan İran’ın Merkez Bankası işlemleri askıda ve ekonomik işlemleri sonlandırılmıştır.
İran’ın nükleer silahı geliştirme çalışmalarında bu yılın yaz mevsimine doğru son aşamaya geleceği, İsrail’in bu sürede yeterli miktarda gerekli malzemeyi üretmeden önce İran nükleer tesislerini vuracağı psikolojisi oluşturulmaktadır.
Rusya hem İran’ın nükleer programı ile ilgisi olmadığı ve mahiyetleri farklı olan konuların bir biri ile karıştırılmaması gerekçesiyle ABD’nin İran’a uyguladığı yaptırımları reddediyor,hem İran’ın nükleer silah geliştirmek için en az 7-10 yıla ihtiyacı olduğundan yanadır
ve BM merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünün gözetilmesini istiyor…

*
Bütün bu gelişmelerin ardından İsrail’in bölgedeki geleneksel güvenlik ortaklarından izole edilmişliğinin de sonuna geliniyor.
İşte Türkiye,ABD’nin döneme ve bölgeye özgü geliştirmeyi öngördüğü politikaların gereği olarak yalnızca işbirlikçi bir siyasal gücü değil,üzerinde her türlü tasarrufa sahip olduğu toprağını da,gücünü de istediği biçimde değerlendirebileceği ve kullanabileceği bir ülke konumuna getirilmiştir.
Türkiye/ ABD üsleri teyakkuzdadır, İran ya da Rusya’nın olası saldırılarına karşı NATO komutasında füze savunma radarı ve sınırlarda Patriot füze sistemleri yerleştirilmiş, İsrail’in NATO faaliyetlerine katılması önünden veto kaldırılmıştır.

*
Ne ki, İsrail-İran alanında Türkiye’nin bir cephe ya da cephe gerisi ülke haline getirilmesi önünde -hâlâ, bu konumda olmanın teminatı güçlü bir Başkanın etrafında yeni anayasa ile toplumsal mutabakatın sağlanmasını teminen, Kürtçülüğün kimlik haklarının verilmesiyle bir başarı şahaserinin yaratılması gerekiyor.
“PKK’ya silah bıraktırma açılımı” ardından pan-kürdik bir yapı ve Büyük Kürdistan Devleti idealinde Kürtlerin hukuksal olarak sahipleneceği özerk bölgelerinden Türkiye’nin kıyı şehirlerine,limanlarına uzanması -üstelik,bunu Türk ve Kürt olmak üzere iki etnili karma bir cumhuriyette yapma olasılığı – ne gam,o esnada, giderek Avrupa’nın 3. en fazla enerji ihtiyacına yükselen Türkiye’nin Kürt bölgelerindeki petrole ortak olmasıyla dengeleneceği hesabediliyor.

*
Cephe ya da cephe gerisi ülke olunurken Büyük Başkan etrafında yaratılacak bir başka başarı şahaserinin de kısa vadede ekonomide oluşturulması gerekiyor.
İran için sona yaklaşıldığı varsayılırken Türkiye’nin,hem döviz transferlerine kapatılan İran Merkez Bankası nedeniyle altın karşılığında doğal gaz alımına son vermesi yaptırım ipinin daha sıkılaştırılması anlamına geliyor.
Hem de Merkez Bankası’nın 2013’te Türkiye’nin 143 milyar dolarlık kısa vadeli ve vadesi gelen borç ödemesi yapacağı,bunu devletin 101 milyar dolarlık döviz ve 20 milyar dolarlık altın rezervi toplamının dahi karşılamayacağı verisinin,

*
İşte Başbakan Erdoğan şahaser bir başarısıyla Ortadoğu hareketlerinin finansörü Katar’da Türkiye’nin doğalgaz ihtiyacının yüzde 16’sını karşıladığı İran bağımlılığını kırmasıyla aşılıyor.
Bu suretle dış kırılganlığın düşürülmesi,özel sektör dış borçlarının azalması ve döviz rezervlerinin artmasıyla kredi kuruluşlarının not arttırması öngörülüyor -ki, nasılsa yarınlara Allah Kerimdir!

*
Ne şahane bir başarı hâlesi ama!
Bir Rus deyişi,”Moskova Rusya’nın kalbidir,St.Petersburg başı,Kiev ise anasıdır”diyor.
Bu deyişin istikametinde Rusya, Birleşmiş Milletler teşkilatı merkezli uluslararası hukukun üstünlüğünde ısrarlıdır…

2.2.2013


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir