MEĞER RAUF BEY DE…

MEĞER RAUF BEY DE… Hüseyin MÜMTAZ Hastahaneye kaldırıldığını duyduğumuz zaman Denktaş için şöyle kısacık bir yazı yazmıştık.. “Hastalanmanın, hastahaneye yatmanın, bir hafta bile hastalık/sağlık izni/rapor almanın zamanı değil Rauf Bey.. 1931 dönemi ve KATAK başka şekillerde devam ediyor.. Bağrımız yanıyor, su ver Rauf Bey; Düş önümüze doğru yol göster Rauf Bey.. Geçmiş olsun diyor, Allah’tan size sağlık ve âcil şifalar diliyorum.. Rahatsızlığınıza, şarkıcı-türkücü-oyuncu sağlık haberleri kadar yer vermeyen anavatanın, dantellektüel yazılı ve görsel medyasını ise.. Kınıyorum”.. Tarih 25 Mayıs 2011 ve yazının başlığı da “ZAMANI DEĞİL RAUF BEY!” idi.. Çünkü gerçekten zamanı değildi.. Geçen zaman içinde herkes gibi biz de iyileşmesini saat saat izledik, sevindik.. Doktorları gazete okumak, televizyondan haberleri izlemek istediğini söylediler. Dinlettikleri “Gençlik Marşı”na parmaklarıyla tempo tutarak eşlik ettiğini söylediler. O zaman iyileşeceğine/iyilşetiğine inandık.. “Yaşlı ve yalnız KURT” yine “gün”ü yaşamaya başlamıştı. Geçen hafta Serdar Denktaş’ın şöyle bir açıklaması oldu; “İlk günler işaretlerinden ne istediğini kestirememiştik. Fakat nihayet yazı yazma yoluyla iletişim kurmak istediğini fark ettik. Meğer istediği şey suymuş. İlk yazdığı mesaj ‘su’ istediği doğrultusundaydı; ‘48 saattir su bekliyorum’ demişti”. Vay Rauf Bey vay; meğer biz “bağrımız yanıktır, su ver Rauf Bey” derken onun da bağrı yanıyormuş, onun da suya ihtiyacı varmış… Beraber yanıyormuşuz… Solunum cihazına bağlanma aşamasında babası ile iletişimini de dile getiren ve bu esnada gözleri dolan Serdar Denktaş, “Solunum cihazına bağlanmadan önce bana, ‘Belki bir daha kalkamayabilirim. O nedenle devlete sahip çıkın. Anavatan Türkiye ile barışık olun’ dedi. ‘Merak etme daha yapacak çok işimiz var, hayatı sıkı tut’ dedim, ‘Evet daha bitmedi işimiz’ diye cevap verdi”; Bir ara ‘görüşmeler (müzakere süreci) ne oluyor?’ diye soru yöneltti bana. Bu da bilincinin tamamen yerinde olduğunun göstergesi” diyor.. 87 yaşındaki Rauf Bey solunum cihazına bağlanmadan; 1) Görüşmeleri soruyor, 2) “Devlete sahip çıkın” diyor, 3) “Anavatan Türkiye ile barışık olun” diyor.. Daha ne desin? Ama meğer haberin büyüğü daha heybedeymiş.. “Yoğun bakım ünitesinde tedavisi süren Denktaş, 10 gündür bağlı olduğu solunum cihazından önceki gün çıkartıldı. Şuuru açık olan, beslenme sorunu nedeniyle ağzında sonda bulunan Denktaş, yazarak iletişim kurmaya başladı. Denktaş ilk notunu da hayat arkadaşı Aydın Denktaş'a yazdı ve ‘Sarı saçlım, mavi gözlüm yanımda kal’ dedi”. (www.ntvmsnbc.com TÜLAY KARABAĞ. Güncelleme: 15:44 TSİ 03 Haziran. 2011 Cuma) Rauf Bey’in, Aydın Hanım’a olan tutkusunu ve bağlılığını bildiğimiz için yazdıkları şaşırtmadı bizi.. Fakat Serdar’ın yukarıda aktardığı; “görüşmeler, devlete sahip çıkma ve Türkiye ile barışık olma” uyarıları ile beraber son yazdığı “Sarı saçlım, mavi gözlüm” notunu beraber okuduğumda… “Acaba”, diyorum “başka bir şey daha mı demek istedi Rauf Bey?”; Kalbinin çarptığı “Başka bir aşk”ı daha mı var? Bu tür “mesajlar” kıvrak zekâ ve delikanlı üslûbuna uyuyor da… 10 Haziran 2011 57'NCİ ALAY HER YERDE HEPİMİZ 57'İNCİ ALAY'IN NEFERLERİYİZ mumtazbay@hotmail.com - huseyin mumtaz

MEĞER RAUF BEY DE… Hüseyin MÜMTAZ Hastahaneye kaldırıldığını duyduğumuz zaman Denktaş için şöyle kısacık bir yazı yazmıştık.. “Hastalanmanın, hastahaneye yatmanın, bir hafta bile hastalık/sağlık izni/rapor almanın zamanı değil Rauf Bey.. 1931 dönemi ve KATAK başka şekillerde devam ediyor.. Bağrımız yanıyor, su ver Rauf Bey; Düş önümüze doğru yol göster Rauf Bey.. Geçmiş olsun diyor, Allah’tan size sağlık ve âcil şifalar diliyorum.. Rahatsızlığınıza, şarkıcı-türkücü-oyuncu sağlık haberleri kadar yer vermeyen anavatanın, dantellektüel yazılı ve görsel medyasını ise.. Kınıyorum”.. Tarih 25 Mayıs 2011 ve yazının başlığı da “ZAMANI DEĞİL RAUF BEY!” idi.. Çünkü gerçekten zamanı değildi.. Geçen zaman içinde herkes gibi biz de iyileşmesini saat saat izledik, sevindik.. Doktorları gazete okumak, televizyondan haberleri izlemek istediğini söylediler. Dinlettikleri “Gençlik Marşı”na parmaklarıyla tempo tutarak eşlik ettiğini söylediler. O zaman iyileşeceğine/iyilşetiğine inandık.. “Yaşlı ve yalnız KURT” yine “gün”ü yaşamaya başlamıştı. Geçen hafta Serdar Denktaş’ın şöyle bir açıklaması oldu; “İlk günler işaretlerinden ne istediğini kestirememiştik. Fakat nihayet yazı yazma yoluyla iletişim kurmak istediğini fark ettik. Meğer istediği şey suymuş. İlk yazdığı mesaj ‘su’ istediği doğrultusundaydı; ‘48 saattir su bekliyorum’ demişti”. Vay Rauf Bey vay; meğer biz “bağrımız yanıktır, su ver Rauf Bey” derken onun da bağrı yanıyormuş, onun da suya ihtiyacı varmış… Beraber yanıyormuşuz… Solunum cihazına bağlanma aşamasında babası ile iletişimini de dile getiren ve bu esnada gözleri dolan Serdar Denktaş, “Solunum cihazına bağlanmadan önce bana, ‘Belki bir daha kalkamayabilirim. O nedenle devlete sahip çıkın. Anavatan Türkiye ile barışık olun’ dedi. ‘Merak etme daha yapacak çok işimiz var, hayatı sıkı tut’ dedim, ‘Evet daha bitmedi işimiz’ diye cevap verdi”; Bir ara ‘görüşmeler (müzakere süreci) ne oluyor?’ diye soru yöneltti bana. Bu da bilincinin tamamen yerinde olduğunun göstergesi” diyor.. 87 yaşındaki Rauf Bey solunum cihazına bağlanmadan; 1) Görüşmeleri soruyor, 2) “Devlete sahip çıkın” diyor, 3) “Anavatan Türkiye ile barışık olun” diyor.. Daha ne desin? Ama meğer haberin büyüğü daha heybedeymiş.. “Yoğun bakım ünitesinde tedavisi süren Denktaş, 10 gündür bağlı olduğu solunum cihazından önceki gün çıkartıldı. Şuuru açık olan, beslenme sorunu nedeniyle ağzında sonda bulunan Denktaş, yazarak iletişim kurmaya başladı. Denktaş ilk notunu da hayat arkadaşı Aydın Denktaş’a yazdı ve ‘Sarı saçlım, mavi gözlüm yanımda kal’ dedi”. (www.ntvmsnbc.com TÜLAY KARABAĞ. Güncelleme: 15:44 TSİ 03 Haziran. 2011 Cuma) Rauf Bey’in, Aydın Hanım’a olan tutkusunu ve bağlılığını bildiğimiz için yazdıkları şaşırtmadı bizi.. Fakat Serdar’ın yukarıda aktardığı; “görüşmeler, devlete sahip çıkma ve Türkiye ile barışık olma” uyarıları ile beraber son yazdığı “Sarı saçlım, mavi gözlüm” notunu beraber okuduğumda… “Acaba”, diyorum “başka bir şey daha mı demek istedi Rauf Bey?”; Kalbinin çarptığı “Başka bir aşk”ı daha mı var? Bu tür “mesajlar” kıvrak zekâ ve delikanlı üslûbuna uyuyor da… 10 Haziran 2011 57’NCİ ALAY HER YERDE HEPİMİZ 57’İNCİ ALAY’IN NEFERLERİYİZ [email protected]


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir