New York’ta BM Merkezi’nde Atatürk Sempozyumu Düzenlendi

New York'ta BM merkezinde ''Atatürk:Bir Ulusun Lideri'' adlı sempozyum düzenlendi. - 081210 ataturk2

New York’ta BM merkezinde ”Atatürk:Bir Ulusun Lideri” adlı sempozyum düzenlendi.

New York'ta BM merkezinde ''Atatürk:Bir Ulusun Lideri'' adlı sempozyum düzenlendi. - 081210 ataturk2

Sempozyumda modern ve laik Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, yabancı akademisyenlerin gözüyle BM’de anlatıldı.

İlki bir yıl önce yine BM’de Türkiye’nin BM Daimi Temsilciliği himayesinde düzenlenen sempozyum, İstanbul Üniversitesi Mezunları Derneği Amerika Şubesi (İÜMEZUSA) ve Genç Türkler (Young Turks) dernekleri tarafından organize edildi. İÜMEZUSA’in bir önceki başkanı Mehveş Sönmez’in direktörlüğünü ve açılışını yaptığı sempozyumun sponsorluğunu Türk-Amerikan Dernekleri Asamblesi (ATAA), Türk Kültür Vakfı (Turkish Cultural Foundation), Fenerbahçe USA dernekleri ile Tulumba.com üstlendi.

Utah Üniversitesi Siyaset Bilimleri Bölümünde Profesör Umut Uzer’in moderatörlüğünü yaptığı sempozyuma konuşmacı olarak Princeton Üniversitesinden Atatürk hakkındaki çalışmalarıyla ünlü Profesör Heath Lowry, Princeton Üniversitesi öğretim görevlisi ve ABD’nin Afganistan eski büyükelçisi Robert Finn ile Atatürk üzerine araştırmalar yapan Profesör Arnold Reisman katıldı.

Mehveş Sönmez, konuşmasında, geçen yıl düzenledikleri sempozyumun son derece başarılı geçtiğini belirterek, bu yıl da aynı başarıyı yakalamak istediklerini söyledi ve kendilerine destek veren tüm kuruluşlara teşekkür etti.

Türkiye’nin BM Daimi Temsilcisi Büyükelçi Ertuğrul Apakan da sempozyumun açılışında yaptığı konuşmada, modern Türkiye’nin kurucusu Atatürk’ün ”Türkler’in babası” olduğunu, akademisyenlerin de belirttiği gibi, ”Atatürk olmasaydı Türk devletinin bugün dünyada olamayacağını” söyledi. Türk halkı için Atatürk’ün bağımsızlığı, ulusal birliği ve modernliği temsil ettiğini vurgulayan Apakan, kendi döneminin çok ilerisinde olan Atatürk’ün, dış politikadaki ”yurtta barış, dünyada barış” anlayışının da BM’nin idealleriyle ve hedefleriyle son derece uyumlu olduğunu ifade etti.

Sempozyumun moderatörlüğünü yapan Profesör Uzer de dileğinin, BM’de ikinci kez düzenledikleri sempozyumun bundan sonra geleneksel hale gelmesi olduğunu söyledi. Atatürk Sempozyumunu BM’de düzenlemenin son derece uygun olduğunu vurgulayan Uzer, Atatürk’ün barış, insan ve kadın hakları konusundaki düşünceleriyle reformlarının BM’nin idealleriyle aynı paralelde olduğunu kaydetti.

-LATİN ALFABESİNİN GETİRDİKLERİ-

Profesör Arnold Reisman, Atatürk’ün Arap alfabesinin bırakılıp Latin alfabesine geçilmesini nasıl sağladığını ve bu değişikliğin Türkiye’de okuma-yazma oranının artmasında, eğitim sisteminde laik ve çağdaş yapıya geçilmesinde, edebiyatta ve bilimde getirdiği büyük ilerlemeleri anlatan bir konuşma yaptı.

New York Times gazetesinin Türkiye’de 1928 yılında Latin Alfabesine geçildiği zaman haberi “dünyada ilk kez bir ülke kendi alfabesini bırakıp Latin alfabesine geçti” başlığıyla duyurduğunu söyleyen Reisman, 1923 yılında okuma yazma oranının yüzde 9 olduğu Türkiye’de, bu oranın Latin Alfabesine geçilmesinden sonra arttığını, 1945’de yüzde 30’a çıktığını, Türk çocuklarının okuma ve yazmayı Latin Alfabesiyle Arapça alfabeye göre çok daha kısa bir sürede öğrendiklerini vurguladı.

Atatürk’ün Latin Alfabesine geçişi ve diğer reformlarının İran Şahı Pehlevi’yi son derece etkilediğini, ancak Şah’ın benzer reformları ülkesinde gerçekleştiremediğinin altını çizen Reisman, Atatürk’ün bilim kitaplarının Türkçe yazılmasını istediğini, o dönemde Almanya’dan pek çok akademisyeni Türkiye’ye davet ettiğini ve Türkçe bilim dilinin onun liderliğinde yaratıldığını anlattı. Reisman, edebiyatta da pek çok klasik eserin o dönemde Türkçe’ye çevrildiğini vurguladı.

-”TÜRKİYE’DE ABD’DEKİNDEN DAHA FAZLA KADIN ÖĞRETİM ÜYESİ VAR”-

Atatürk’ün bu ileri görüşlülüğünün ve reformlarının bugünkü modern Türkiye’nin temellerini attığını anlatan Reisman, Türkiye’ye üniversitelerde ders vermeye gittiğinde, ABD’dekinden çok daha fazla sayıda kadın öğretim üyesi ve kadın üniversite yöneticisi gördüğünü de sözlerine ekledi.

Princeton Üniversitesi öğretim görevlisi, ABD’nin Afganistan eski büyükelçisi Robert Finn de Atatürk’ün dünya görüşünü anlattığı konuşmasında, Atatürk’ün Türkler’in büyük lideri olduğunu belirterek Atatürk’ün sadece Türkiye’de değil, tüm dünyada örnek bir lider olduğunu vurguladı. Atatürk’ün bağımsızlık, çağdaş medeniyet ve modern ulus devletine dayalı fikirlerinin özellikle gelişmekte olan ülkelerde büyük etki yarattığına işaret eden Finn, Atatürk’ün dünyanın gelmiş geçmiş en başarılı liderlerinden biri olduğunu söyledi.

-ATATÜRK’LE RÖPORTAJ YAPAN AMERİKALI GAZETECİ-

Princeton Üniversitesi Öğretim Üyesi Profesör Heath Lowry de, Atatürk’le röportaj yapan Amerikalı gazeteci Clarence K. Streit’ın, Ocak 1921’de Samsun’dan Ankara’ya yaptığı yolculuğun hikayesini ve Atatürk’le buluşmasını, bu seyahatta çektiği fotoğraflarla bir sunum eşliğinde anlattı.

Streit’ın Amerikan gemisi Barker ile Samsun’a çıktığını söyleyen Lowry, Amerikalı gazetecinin bu seyahat sırasında geçtiği Merzifon, Yozgat, Çorum gibi şehirlerde yaşadığı hikayeleri katılımcılarla paylaştı.

Lowry, Streit’ın Ankara’ya varışı ve kaldığı otel Taşhan hakkında detaylı bilgi verirken, Streit’in Atatürk’le konutunda buluştuğunu belirtti. Streit’ın röportaj sırasında çektiği Ulu Önder’in 2 portre fotoğrafını da izleyicilere gösteren Lowry sözlerini şöyle sürdürdü:

”Streit Atatürk’le görüşmesiyle ilgili izlenimlerini yazarken, Mustafa Kemal Paşa’nın hem entelektüel hem savaşçı, aynı zamanda hayalleri olan biri olduğunu belirtmiş. Atatürk’ün konutunun çok şık dizayn edildiği, çok fazla kitap olduğunu, röportajı Fransızca yaptıklarını, Atatürk’ün Fransızcasının çok akıcı olduğunu yazmış.”

-KİTABI 19 MAYIS’TA YAYIMLANACAK-

Streit ile 1983’te ölümünden 3 yıl önce bir görüşme yaptıklarını kaydeden Lowry, ”Aralarında fotoğraflar ve yazılar olan bazı dökümanları bana vermişti. Daha sonra ailesinden diğer dokümanları da aldık. Şimdi Streit’ın anılarından oluşan bir kitap hazırladım. 200’e yakın fotoğraf vardı elimde. Bu fotoğrafların 120’ye yakınını kitapta kullandım. Kitaba son şeklini vermek üzereyiz. Yayın tarihi olarak da 19 Mayıs 2011’i belirledik” diye konuştu.

Lowry, kitap için çok zaman harcadığını, özellikle fotoğrafların seçimi ve işlenmesi aşamasının çok uzun sürdüğünü, fotoğraflar üzerinde çalışmaların halen devam ettiğini de kaydetti.

AA


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir