TÜRK TOPLULUKLARINDAN HABERLER

İÇİNDEKİLER: - Turkler Olmeyi Biliyorlar

İÇİNDEKİLER:

-YEREL SEÇİM HAKKINA EVET
-60. FRANKFURT KİTAP FUARI
-DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. BARDAKOĞLU:”DİNLERİ KAVGA ORTAMINA ÇEKMEK DOĞRU DEĞİLDİR. TÜRKİYE, LAİK VE DEMOKRATİK BİR DEVLETTİR. BİZ, SİYASET VE DEVLET İŞLERİNE KARIŞMAYIZ”
-BÖHMER’DEN ALMANYA TÜRK TOPLUMUNA ZİYARET
-STEINMEIER, SPD’NİN BAŞBAKAN ADAYI SEÇİLDİ
-“İSLAMİYETLE MODERNLİĞİN ÇELİŞKİ OLMADIĞINI GÖSTEREN TÜRKİYE’YE İHTİYACIMIZ VAR”
-“YETENEKLİ TÜRK YA DA BOSNALI GENÇLER DAİRE BAŞKANI DA OLABİLMELİ, SADECE KAPICI DEĞİL”
KOCH BİZE KARŞI KAMPANYA YÜRÜTTÜ
ENTEGRASYON İÇİN ORTAK ÇABA
-ESSEN’DE 4. TÜRK-ALMAN EDEBİYAT FESTİVALİ ”LİTERATÜRK” BAŞLADI
-FESTİVALİN AÇILIŞINA KATILAN YAZAR MURATHAN MUNGAN: ”TÜRK EDEBİYATI AVRUPA’YA AĞIR TRENLE GELDİ, FRANKFURT KİTAP FUARIYLA BU TREN HIZLANDI”
-CUMHURBAŞKANI GÜL’ÜN ALMAN DER SPIEGEL DERGİSİNE DEMECİ:”TÜRKİYE KRİZDEN EN AZ ETKİLENEN ÜLKELERDEN BİRİ OLACAKTIR”
-”AVRUPALILARDAN SÖZLERİNE BAĞLI KALMALARINI İSTİYORUZ”
-”ÇÖZÜME YÖNELİK BİR DIŞ POLİTİKA İZLİYORUZ”
PAPA İLE RANDEVUSU VAR
301’DEN FARKI NE
BMGK ÜYELİĞİ RUMLARI ÜZDÜ 
AYRIMCILIK ONDAN SORULACAK

 

***

 

 

YEREL SEÇİM HAKKINA EVET

 

HEIDELBERG | 19.10.08

 

Heidelberg kenti Belediye Meclisi göçmenler için yerel seçim hakkına “Evet” dedi.

ALMANYA’nın Heidelberg kenti Belediye Meclisi göçmenler için yerel seçim hakkına “Evet” dedi.

Türk avukat Memet Kılıç’ın (yanda) önerisiyle gündeme gelen Belediye Meclisi’nin oturumunda, göçmenlere yerel seçimlerde oy hakkı oylamaya sunuldu. Hareretli tartışmaların da yaşandığı mecliste yapılan oylamada 2 kişi olumsuz yönde oy kullanırken, 2 kişi çekimser kaldı.

Göçmenlerin yerel seçimlerde oy kullanması gerektiğini düşünen 35 meslis üyesi ise, “Evet” oyu verdi. 10 CDU’lu üyeden sadece ikisinin “Hayır”ı dikkat çekti. Çekimser kalanların ise Bağımsız Seçmenler Listesi’ne (Freie Waehler) ait oldukları açıklandı.

Almanya’da yerel seçimlerde göçmenlerin oy kullanabilmesi için Anayasa değişikliği gerektiğinin altını çizen Memet Kılıç, “Biz bununla bir mesaj vermek istedik. Almanya’nın diğer büyük belediyeleri de bu konuda karar alırsa politikacılar da kendilerine gödev düştüğü bilincine varır” dedi.

 

***

 

-60. FRANKFURT KİTAP FUARI

-DİYANET İŞLERİ BAŞKANI PROF. DR. BARDAKOĞLU:

”DİNLERİ KAVGA ORTAMINA ÇEKMEK DOĞRU DEĞİLDİR”

-”TÜRKİYE, LAİK VE DEMOKRATİK BİR DEVLETTİR. 

BİZ, SİYASET VE DEVLET İŞLERİNE KARIŞMAYIZ”

 

FRANKFURT (A.A) – 18.10.2008 – Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Ali Bardakoğlu, dinlerin kavga ortamına çekilmemesi gerektiğini söyledi.

Türkiye’nin onur konuğu olduğu 60. Frankfurt Kitap Fuarı’nda ”Din ve Toplum-Türkiye’den yeni açılımlar” konulu bir sunum yapan Ali Bardakoğlu, İslamiyet’i Hristiyan tarihi açısından ele almanın yanlış değerlendirmelere neden olduğunu, İslamiyet’te Allah ile kul arasında kimsenin olmadığını belirterek, İslam dininde belirleyici unsurun bilgi olduğunu bildirdi.

Bardakoğlu, ”İslam, izlenilebilir, test edilebilir ve elde edilebilir bir dindir. Bu nedenle 14 asırdan bu yana farklı coğrafyalarda huzuru ve birliği sağlamıştır. İslamiyet, bilgi ile düşünceyi, ilimle irfanı esas alır. Dinleri kavga ortamına çekmek doğru değildir” dedi. 

Konuşmasında İslamiyet’in zenginliğine ve mirasına vurgu yapan Bardakoğlu, İslamiyet’in, dinamizmini ve canlılığını bilimden aldığını ve İslamiyet’in Müslüman toplum tarafından takdir edilen hukukçu ve bilim adamları tarafından yorumlandığını ve yaşama geçirildiğini kaydetti.

Tüm semavi dinlerin barış ve huzur için varolduklarını vurgulayan Bardakoğlu, ”Şiddeti insan oluşturur. Şiddet uygulayanı diniyle ön plana çıkarmak doğru bir yaklaşım değildir. Dinler kavga ortamına çekilirse kavga edenleri kim ayıracak ve kimler barıştıracak. Her türlü kutsala saygı göstermemiz lazım. Ötekiler oluşturarak ‘biz’ olamayız. Eğer öz güveniniz varsa farklı dinlere saygı gösterirsiniz” diye konuştu.

Türkiye’nin laik bir ülke olduğunu ve Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bu konudaki deneyimlerini tüm Avrupa ülkeleriyle paylaşmaya hazır olduğunu belirten Bardakoğlu, ”Türkiye, laik ve demokratik bir ülkedir. Biz, siyaset ve devlet işlerine karışmayız” dedi.

”İslam fobisini” insan hakları ihlali olarak değerlendiren Bardakoğlu, Türkiye’deki Hristiyan azınlıkların haklarıyla ilgili olarak da, her türlü dinsel özgürlükten yana olduğunu ve herkesin neye inanıyorsa serbestçe ibadetini yapması gerektiğini dile getirdi.

Bardakoğlu ayrıca, Almanya hükümetinin, sorunların çözümünde muhatap alabileceği güvenilir bir Müslüman kuruluşu bulma çabalarını takdir ettiğini, ancak bu çabalarda İslamiyet’in kendine özgü dinamiğinin dikkate alınmadığını savundu.

Almanya’daki okullarda İslam dersi verilmesi konusundaki çabaları da yetersiz bulduğunu belirten Bardakoğlu, İslam derslerinin, Müslüman kuruluşlar tarafından görüşlerinin kabul edilmesi zor olan kişilere bırakılmaması gerektiğini, İslami bir yaşantının ancak bilgiye ve İslami geleneğin kendine özgü dinamiğine dayalı olarak gerçekleştirilebileceğini sözlerine ekledi.

Bardakoğlu daha sonra, Almanca’ya çevrilen ”Din ve Toplum” adlı kitabının tanıtımını yaptı.

(HA-OK-İN)

 

***

 

-BÖHMER’DEN ALMANYA TÜRK TOPLUMUNA ZİYARET

 

BERLİN (A.A) – 18.10.2008 – Alman hükümetinin göç ve uyumdan sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, başkent Berlin’de Almanya Türk Toplumu (TGD) derneğini ziyaret etti.

Böhmer, görüşmeden sonra yaptığı açıklamada, TGD yönetim kurulu üyelerinin kendisini ziyaret etmesi üzerine yapılan bu görüşmede, uyum konusunun kapsamlı bir şekilde ele alındığını söyledi.

Birinci uyum zirvesinden sonra hazırlanan Ulusal Uyum Planının ara değerlendirmesini yapmak üzere düzenlenecek 3. Uyum Zirvesine TGD’nin de davet edileceğini ifade eden Böhmer, TGD Genel Başkanı Kenan Kolat’ın zirveye katılacaklarını söylediğini, bunun için de memnun olduğunu kaydetti.

Türkiye’den gelen ve Almanya’da yaşayan çok sayıda insan ve Alman toplumu için sorumluluklar taşıdıklarını ifade eden Böhmer, bazı konularda farklı görüşlere sahip olmalarına rağmen, her zaman açık görüşmeler yapacaklarını ve uyum sürecini sürdüreceklerini sözlerine ekledi.

Göç yasasında yapılan değişiklikler nedeniyle 2. Uyum Zirvesine katılmayan Kolat da, görüşmeden duyduğu memnuniyeti dile getirerek, “Almanya için sorumluluk taşıyoruz. Bunun bilincindeyiz. Görüş ayrılıkları var, ancak demokraside bunlar olur. Biz birbirimizle bu ülkenin geleceği için tartışıyoruz. Bu konuda farklı görüşler olabilir” dedi.

Ulusal Uyum Planının doğru bir yol olduğuna inandıklarını belirten Kolat, Türk toplumu içinde büyük potansiyel bulunduğunu, Türkleri bu toplumda üst düzeylere çıkarmak için çok şey yapmak istediklerini kaydetti.

Alman çoğulcu toplumunun da, Türk toplumunun kendini daha da iyi hale getirme çabası içinde olduğunu görmesi gerektiğini ifade eden Kolat, “Alman dostlarımız bu konuda yardımcı olabilirler. Bu ülkeyi ileriye götürmek için yardımcı olabilirler. 30 yıl sonra, 16 yaşından küçük yüzde 50’nin üzerinde yabancı kökenli gençlerimiz olacak. Almanya’nın geleceği bu. Türk kökenli insanlar olarak bunu anlamamız lazım. Alman toplumunun da bunu anlaması ve politikasını bu doğrultuda şekillendirmesi lazım” diye konuştu.

Okumaya devam et  Öğrencilerimizin Muhaceret İşkencesine Son

(ERB-EA-ALŞ)

 

***

 

-STEINMEIER, SPD’NİN BAŞBAKAN ADAYI SEÇİLDİ

-“İSLAMİYETLE MODERNLİĞİN ÇELİŞKİ OLMADIĞINI

GÖSTEREN TÜRKİYE’YE İHTİYACIMIZ VAR”

-“YETENEKLİ TÜRK YA DA BOSNALI GENÇLER

DAİRE BAŞKANI DA OLABİLMELİ, SADECE KAPICI DEĞİL”

 

BERLİN (A.A) – 18.10.2008 – Almanya Dışişleri Bakanı Frank-Walter Steinmeier, Sosyal Demokrat Parti (SPD) tarafından bugün başkent Berlin’de toplanan olağanüstü parti kurultayında, gelecek yıl Almanya’da yapılacak genel seçimler için başbakan adaylığına seçildi.

Steinmeier, oylamaya katılan 515 delegenin yüzde 95,13’ünün oyunu alarak, gelecek yıl yapılacak genel seçimler için partisinin başbakan adayı oldu.

Steinmeier, oylamadan önce yaptığı konuşmada, global mali kriz nedeniyle Almanya’nın, dünyada tek başına kalmaması, Batılı ülkelerin yanı sıra Rusya, Türkiye ve kalkınmakta olan ülkelerle de sıkı işbirliği yapması gerektiğini söyledi.

“İslamiyetle modernliğin çelişki olmadığını gösteren Türkiye’ye ihtiyacımız var” diyen Steinmeier, Almanya’nın dışa açık bir ülke olmaması durumunda dünyada yalnız kalabileceği uyarısında bulundu.

Almanya’nın göç ülkesi olduğunu ve göçmenlerin topluma uyum konusunda da başarılı olması gerektiğini ifade eden Steinmeier, “Yetenekli Türk ya da Bosnalı gençler daire başkanı da olabilmeli, sadece kapıcı değil” diye konuştu.

Bu bağlamda eğitimin çok önemli olduğunu kaydeden Steinmeier, okul harçlarının da tamamen kaldırılması gerektiğini söyledi.

Aşırı sağcılara ve ırkçılığa karşı da “sıfır tolerans gösterilmesi” gerektiğini kaydeden Steinmeier, Sol Partiyle de federal düzeyde hiçbir şekilde işbirliği yapmayacaklarını sözlerine ekledi.

Steinmeier’den sonra söz alan Almanya Ekonomik İşbirliği Bakanı Heidemarie Wieczorek-Zeul ve Maliye Bakanı Peer Steinbrück ile bazı partililerin konuşmalarından sonra oylamaya geçildi.

SPD kurultayına, eski başbakanlar Helmut Schmidt ve Gerhard Schröder de katıldı. 

(EA-ALŞ)

 

***

 

Murat TOSUN-Ertugrul PAMUK / FRANKFURT | 19.10.2008

 

KOCH BİZE KARŞI KAMPANYA YÜRÜTTÜ

 

Koch’un seçim kampanyalarındaki yabancı düşmanlığına vurgu yaparak ağır eleştirlerde bulunan Cem Özdemir, “Koch, ben ve benim kızım gibi insanlara karşı seçim kampanyası yürütmüştür” şeklinde konuştu. 

 

KASIM ayında yapılacak Yeşiller Partisi kurultayında partisinin eşbaşkanı seçilmesi beklenen Cem Özdemir, Hessen’de Sol Parti’nin desteğiyle SPD ve Yeşiller arasında hükümet kurulmasında yana olduğunu belirtirken, Yeşiller’in Hessen teşkilatına bu konuda destek verdi.

Cem Özdemir, “Hessen’deki durum şudur. Konu Hessen’in normal bir eyalet olmasıdır. Yani, seçim kampanyalarında yabancı düşmanlığı yapmayan bir başbakanın yönettiği bir eyalet. Böyle bir şey yapılamaz. Ahlaksızlıktır. Eğer Bay Koch ve Sol Parti arasında direkt bir kıyaslama yapacaksam kimi tercih edeceğimi çok iyi bilirim. Koch’u tercih etmeyeceğime garanti veririm” dedi.

Koch’un seçim kampanyalarındaki yabancı düşmanlığına vurgu yaparak ağır eleştirlerde bulunan Cem Özdemir, “Koch, ben ve benim kızım gibi insanlara karşı seçim kampanyası yürütmüştür” şeklinde konuştu. Ancak Cem Özdemir, Sol Parti ile federal düzeyde bir koalisyona karşı olduğunu da ifade etti. Cem Özdemir, Lizbon Sözleşmesini reddeden bir partiyle federal düzeyde ortaklık yapamayacaklarını belirtti.

Göçmen çocuklar desteklenmeli

Öte yandan Beltz Yayınevi’nden piyasaya çıkan “Die Türkei” adlı kitabını tanıtmak amacıyla Frankfurt Kitap Fuarı’na katılan Cem Özdemir, Almanya’daki göçmen kökenli gençlerin okuma alışkanlığı bulunmadığını söyledi. Bu konuda Alman eğitim sistemini eleştiren Cem Özdemir, göçmen gençlere okuma alışkanlığı kazandıracak cazip politikaların yürütülmediğini söyledi. Cem Özdemlir, Alman eğitim sisteminin sosyal bakımından zayıf ve göçmen kökenli ailelerin çocuklarına yükselme şansı tanımadığını da sözlerdini ekledi. Özdemir, göçmen kökenli çocukların eğitimlerinin desteklenmemesinden dolayı da uyum politiksanın bundan olumsuz etkilendiğini  sözlerine ekledi.

Eleştirmek yetmiyor

Frankfurt Kitap Fuarı’nda bir söyleşiye katılan AP Yeşiller Partisi Milletvekili Cem Özdemir, sosyolog-yazar Necla Kelek’in başta Müslüman göçmen kadınların sorunlarını gündeme getirirken çözüm karşıtı bir tavır izlediğini öne sürdü.

Haftalık Die Zeit Gazetesi’nin düzenlediği söyleşide Özdemir, ‘Sayın Necla Kelek’in eleştirdiği konulara ben de katılıyorum. Ancak aramızda önemli bir fark var. Ben Türk kadın hareketleriyle birlikte ortak çalışmalar yürüterek sorunların değişmesi için çaba harcıyorum. Sorunları sadece dile getirmekle yetinen Kelek, eleştirdiği konular sayesinde gündemde kalıyor’ diye konuştu.

Kelek’in söylemerinin tüm Müslümanların cinayete meyilli köktendinciler gibi algılanmasına yol açtığını belirten Özdemir, ‘Sayın Kelek’e göre sorunların çözümü için uğraşmak boş bir çaba. Ona göre Üçüncü Dünya Savaşı’na hazırlıklı olmamız gerekiyor’ dedi. Konuşmasını ‘Çocuğumun Sayın Kelek’in anlattığı dünyada büyümesini istemiyorum’ sözleriyle bitiren Özdemir’i dinleyiciler yoğun bir şekilde alkışladı.

 

***

 

ENTEGRASYON İÇİN ORTAK ÇABA

 

Süleyman SELÇUK / BERLIN | 18.10.2008

 

CDU/CSU Federal Meclis Grubu’nun düzenlediği Entegrasyon Kongresi’nde konuşan Böhmer, uyumun, dil ve eğitim ekseninde gerçekleştirilebileceğini belirtti.

BERLİN’deki Federal Meclis Binası Reichstag’da düzenlenen Entegrasyon Kongresi’nde uyum enine boyuna tartışıldı. CDU/CSU Federal Meclis Grubu’nun düzenlediği Entegrasyon Kongresi’nde Federal Hükümet Göç ve Uyumdan Sorumlu Devlet Bakanı Maria Böhmer, “Göçmenlerin uyumu, herkesin ortak çabası ve sorumluluk üstlenmesiyle gerçekleşebilir’ dedi. Böhmer, entegrasyonun dil ve eğitim ekseninde gerçekleştirilebileceğine vurgu yaptı.
Die Deukische Generation (Türk-Alman Kuşağı) Başkanı Aylin Selçuk, değişik eyaletlerden işadamı, Alman Futbol Federasyonu (DFB) Uyum Sorumlusu Gül Keskiner, Hamburg Türk İşverenler Birliği’nden Aygül Özkan’ın konuşmacı olarak katıldığı kongrenin moderasyonunu Erkan Arıkan yaptı.

Ait olma duygusu
Genelleme yapmadan önce insanların sosyal yapısının incelenmesi gerektiğini söyleyen Die Deukische Generation Başkanı Aylin Selçuk, sorunların eğitimsizlik ve sosyal konumdan kaynaklandığına dikkat çekti. Birliktelik duygusunun ancak insanların kendilerini kabul edilmiş hissettikleri ve yabancı olarak görülmediği zaman gerçekleşebileceğini dile getiren Selçuk, ‘Sahiplenme, o ülkeye ait olma duygusu eğitim, iş ve sosyal alanda eşit şansa sahip oldukları ve başarılarının takdir edildiği durumda oluşur’ dedi.
Almanya’da Türkler’e karşı bazı çevrelerde bilinçsiz bir önyargı olduğuna işaret eden Selçuk, uzman olmayan bazı kişilerin görüş ve fikirlerinin alınarak tüm topluma mal edilmesinin yanlış olduğunu da kaydetti.

Kadınlar ve çocuklar önemli
Federal Hükümetin siyasetin her kademesinde göçmenlerin uyumu için çaba harcadığını söyleyen Maria Böhmer, ‘Çocuklar, gençler ve aileler özellikle uyum konusunda çok önemlidir. Çünkü başarılı uyumun temelleri ailelerde başlar. Okul öncesi eğitime önem verip çocukların eğitimde eşit şansa sahip olmaları için Almanca’yı iyi öğrenmeleri gerekir. Kongrenin amacı değişik fikirlerin öne sürdüğü yeni yollar ve yeni imkanlar yaratmaktır” diye konuştu.

Okumaya devam et  Kıbrıs Sorunu Masaya Doğru

***

 

-ALMANYA

-ESSEN’DE 4. TÜRK-ALMAN EDEBİYAT FESTİVALİ 

”LİTERATÜRK” BAŞLADI

-FESTİVALİN AÇILIŞINA KATILAN YAZAR MURATHAN MUNGAN: 

-”TÜRK EDEBİYATI AVRUPA’YA AĞIR TRENLE GELDİ, 

FRANKFURT KİTAP FUARIYLA BU TREN HIZLANDI”

 

ESSEN (A.A) – 19.10.2008 – Almanya’nın Essen kentinde 4. Türk-Alman Edebiyat Festivali ”LiteraTürk” başladı. Festival çerçevesinde Türk yazarlar, okuma akşamları düzenleyecekler. 

Ağırlıklı olarak Almanya’da yaşayan yazarların katılacağı festivalin açılışında, yazar Murathan Mungan okurlarıyla buluştu.

”Doğu Sarayı” adlı kitabından alıntılar okuyan Mungan, Türk edebiyatının Batı edebiyatıyla buluşmasının geciktiğini belirterek, ”Türk edebiyatı Avrupa’ya ağır trenle geldi, Frankfurt Kitap Fuarıyla bu tren hızlandı. Avrupa’da ve Türkiye’de ne yazık ki hala tanınmayan birçok yazarımız var” dedi. 

Çok sayıda Alman’ın da katıldığı okuma gününde Mungan’ın konuşması Almancaya tercüme edildi. 

Açılışta bir konuşma yapan Türkiye’nin Essen Başkonsolosu Hakan Akbulut da, festivali Türkiye’nin onur konuğu olduğu 60. Frankfurt Kitap Fuarıyla aynı dönemde gerçekleştirmenin mutluluğunu yaşadığını belirterek, ”Almanya’da yaşayan ve eserlerini Almanca ve Türkçe tanıtan değerli yazarlarımızın, şairlerimizin ve edebiyatçılarımızın karşılıklı etkileşimin en güzel örneklerini verdiğini görüyoruz. Almanya’daki sanatçılarımız Türk ve Alman toplumlarının ortak zenginliği olmuştur. Sanatçılarımızın ve yazarlarımızın değerini anlamalıyız ve onların üzerine titremeliyiz” şeklinde konuştu.

”Ruhr 2010 Avrupa Kültür Başkenti” adlı kuruluşun düzenlediği ”Melez” festivaliyle işbirliği yapan ”LiteraTürk” çerçevesinde 14 yazar okuma akşamı düzenleyecek. Festivalin kapanışını kabare sanatçısı Serpil Pak yapacak. 

(CA-EA-MCT)

 

***

 

-CUMHURBAŞKANI GÜL’ÜN ALMAN DER SPIEGEL DERGİSİNE DEMECİ:

-”TÜRKİYE KRİZDEN EN AZ ETKİLENEN ÜLKELERDEN BİRİ OLACAKTIR”

-”AVRUPALILARDAN SÖZLERİNE BAĞLI KALMALARINI İSTİYORUZ”

-”ÇÖZÜME YÖNELİK BİR DIŞ POLİTİKA İZLİYORUZ”

 

BERLİN (A.A) – 19.10.2008 – Türkiye’nin onur konuğu olduğu 60. Frankfurt Kitap Fuarının açılışını yapan Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Türkiye’nin global ekonomik krizden en az etkilenen ülkelerden biri olacağını söyledi.

Cumhurbaşkanı Gül, Alman Der Spiegel dergisine verdiği demecinde, ”dünyadaki ekonomik krizin Türkiye’de ekonomik alanda sağlanan başarıları yok edip etmeyeceği” sorusu üzerine, ”Türkiye, krizden en az etkilenen ülkelerden biri olacaktır. Buna benzer bir krizi 2001 yılında yaşadık. O zamanlar GSMH’mizin yüzde 25’ini, yaklaşık 45 milyar doları bankalar sektörüne yatırmak zorunda kaldık. Bunun, bugün baktığımızda doğru olduğunu görüyoruz. Türk finans piyasası, bağımsız bankalar denetimiyle de günümüzde çok sağlam hale geldi” diye konuştu.

Global krizden büyük ölçüde etkilenen Avrupa ülkelerine yapılan ihracattan dolayı Türkiye’nin ihracatının gelecek yıl biraz gerileyebileceğini belirten Gül, geçen 6 yıl içinde ortalama yüzde 7 olan ekonomik büyüme hızının bu yıl yüzde 4 olarak gerçekleşmesini beklediklerini, Türkiye’nin, diğer birçok Avrupa ülkesine göre Maastricht kriterlerini yerine getirdiğini ve Avrupa çapında en az bütçe açığına sahip ülkeler arasında yer aldığını kaydetti.

Cumhurbaşkanı Gül, ”Sizce Türkiye ne zaman AB üyesi olacak?” şeklindeki bir soruya karşılık da şunları söyledi:

”Acelemiz yok. Ancak şunu bilmeniz gerekir: Türkiye bugün 2003 yılında olduğundan ne kadar farklıysa 5 yıl sonra da bugün olduğundan çok daha farklı olacaktır. Ülkem çok büyük bir hızla değişecektir. Bunun yanı sıra bir müzakere süreci içindeyiz ve AB de gelişmelerimizi bizimle birlikte yakından izleyecektir. Bu süreç başarılı bir şekilde sonuçlandırıldığı takdirde, Türkiye’nin AB üyesi olup olmayacağı yönünde siyasi bir karar alınacaktır. Ancak o zaman da, her bir ülkenin imzasına sadık kalmasını bekliyoruz. Avrupalılardan sözlerine bağlı kalmalarını istiyoruz.”

Avrupa ülkelerinin Türkiye’nin özellikle dış politikasını başarılı buldukları şeklinde yorum yapılması ve Türkiye’nin bunu nasıl başardığının sorulması üzerine de Gül, ”Çözüme yönelik bir dış politika izliyoruz. Biz sadece kendi sorunlarımızı değil, bölgedeki sorunları da çözebileceğimize inanıyoruz. Türkiye, Orta Doğu’da barış ve istikrarın sağlanmasına katkıda bulunabilir” dedi.

Gül, Türkiye’nin Suriye ile İsrail arasındaki krizde de arabuluculuk yapmasıyla ilgili olarak, ”Her iki ülkenin de güvenini kazanmış olmamız bir avantaj. Bu nedenle Suriye ile İsrail arasındaki barış sürecinde özel bir rol oynuyoruz. Biz çatışan tarafların birbiriyle konuşmalarını sağlıyoruz. Her iki taraf da çok samimi ve çok ciddi bir şekilde bir anlaşma üzerinde çalışıyor” diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Gül, terör örgütü PKK sorununun ”neden hala çözülemediği” sorusuna karşılık olarak, burada Kürt sorunuyla PKK sorununun ayrı tutulması gerektiğini belirtti. Türkiye’de anayasa gereği her Türk vatandaşının tümüyle eşit haklara sahip olduğunu, Kürt kökenli vatandaşların geçmişte ayrımcılığa uğramış ve Kürtçe konuşamayıp yazamamış olduklarını kaydeden Gül, ancak günümüzde durumun değiştiğini, Kürt kökenli vatandaşların kültürel haklarının güçlendirildiğini ifade etti.

PKK’nın ise bir terör örgütü olduğuna, şehirlerde bombalı eylemler düzenlediğine, kadın ve çocukları da öldürdüğüne işaret eden Gül, acımasız ve vahşi bir mücadele sürdüren teröristlerin çoğunun Irak üzerinden Türkiye’ye girdiklerini hatırlattı.

Cumhurbaşkanı Gül, türbanla ilgili bir soru üzerine de, Türkiye’nin laik bir ülke olduğunu, her kadının başörtüsü takıp takmamaya hakkı olduğunu belirtti ve bunun ailelerden çok bazı politikacılar tarafından sorun haline getirildiğini ifade etti.

Konuyla ilgili düzenlemelerin Avrupa’daki kriterlere göre düşünce ve din özgürlüğü kapsamında ele alındığını kaydeden Gül, Türkiye’de önemli bir değişim sürecinin yaşandığını, modernleşme ve demokratikleşme süreci içinde bazı insanların büyük zorluklar çekeceğini, ancak bunu yine de iyi bir gelişme olarak gördüğünü bildirdi.

Görevi itibariyle artık parti politikası yapamayacağını, ancak daha önceleri hükümette yer alarak reform sürecine katkı sağlamış olmaktan dolayı gurur duyduğunu belirten Gül, Türkiye’de  ekonomik alanda geçen yıllarda önemli gelişmelerin yaşandığını, bu arada demokrasi ve insan hakları uğruna mücadelenin de unutulmadığını ifade etti.

Cumhurbaşkanı Gül, Almanya’da yaşayan Türklere neler önerdiğinin sorulması üzerine de şöyle konuştu:

”Her şeyden önce gerçekçi olmalarını öneriyorum. Almanya’da yaşıyorlar, bu bir gerçek. Almanya’da mutlu olmak ve topluma faydalı fertler olmak istiyorlarsa, o zaman her şeyden önce bu ülkenin dilini iyi öğrenmeleri ve Alman eğitim sisteminin kendilerine sunduğu her türlü imkandan yararlanmaları gerekir. Her şeyle ilgilenen ve çaba harcayan vatandaşlar olmalılar. Bu ülkede yatırım yapmalı, burada bir partiye girmeliler. Fiziki olarak Almanya’da, manevi olarak Türkiye’de yaşamalarının bir anlamı yok. Bu ülkede toplumun bir parçası olmalılar. Bu insanlar Türkiye ile Almanya arasında bir köprü oluşturdukları takdirde, bu yolla her iki ülkeye de hizmet edeceklerdir.”

Okumaya devam et  Hristofyas ve Sarkisyan bir araya gelince…

(EA-MCT)

 

***

 

PAPA İLE RANDEVUSU VAR

 

Sabri ERDOGAN / FRANKFURT | 19.10.2008

 

Frankfurt’ta yaşayan Tarsuslu gazeteci Mehmet Canbolat, Katolik dünyasının havarilerinden Tarsuslu Paulus’un doğumunun 2000’inci yıldönümü nedeniyle, ‘Ben, Tarsuslu Paulus’ adı altında beş dilde basılan kitapçık hazırladı.

 

Tarsus’un tanıtımı için kitapları fuarda ücretsiz dağıtan Canpolat, önümüzdeki hafta Vatikan’da Papa Benedikt ile randevusu olduğunu belirterek, ‘Paulus Katolik dünyası için çok önemli bir şahsiyet. Mezarı Vatikan’da bulunuyor.
Paulus’un evi ise Tarsus’ta. Paulus’un evinin bahçesinde bir kuyu var. Buradan aldığımız su ve bahçeden aldığımız bir toprağı osmanlı vazosuna koyduk. Bunu Papa’ya verip kendisinden Paulus’un evinin suyu ve toprağını mezarına bırakmasını isteyeceğiz. Böylelikle iki dinin ortak topraklarda yoğrulduğu, birbirimizle çok benzerliklerin bulunduğunu dünya kamuoyuna duyurmak istiyoruz’ dedi.

 

***

 

301’DEN FARKI NE

 

20 Ekim 2008

 

Zafer ATAMER CENEVRE, DHA

 

İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’ten sonra, “Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” diyen 3 Türk’e daha İsviçre mahkemelerince hapis cezası verildi.

Düşüncelerini açıkladıkları için 8 saat sorgulanan bir İşçi Partili ile Atatürkçü Düşünce Derneği’nin iki üyesinin hapis cezası isterlerse para cezasına çevrilecek.

AVRUPA, Orhan Pamuk, Elif Şafak, Hrant Dink gibi yazarların yargılandığı Türk Ceza Kanunu’nun 301’nci maddesini, ’fikir özgürlüğü önünde engel’ olduğu gerekçesiyle kaldırılmasını isterken, İsviçre, ’Ermeni soykırımı yalan’ diyen 3 Türk’ü hapis cezasına çarptırdı.

1 Temmuz 2007 tarihinde Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Bern örgütü, Avrupa Birliği üyesi olmayan İsviçre’nin Winterhur Kenti’nde bir toplantı düzenlemişti. Toplantıya İsviçre’nin vize vermemesi nedeniyle İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek katılamadı.

Toplantıda konuşma yapan İşçi Partisi Avrupa Temsilcisi Ali Mercan, “Bildiğiniz gibi Doğu Perinçek

İsviçre Devleti vize vermediği için buraya gelemedi. Perinçek’in burada söyleyeceklerini ben söylüyorum. Çünkü aynı fikirleri taşıyorum. Bu görüşlere aynen katılıyorum. Ermeni soykırımı emperyalist bir yalandır” dedi.

Bunun üzerine İsviçre polisi, toplantıyı düzenleyen ADD’nin Zürih eski Başkanı Hasan Kemali ile ADD Bern Başkanı Ethem Kayalı’da gözaltına aldı. Polis tarafından 8 saat sorgulanan üç Türk hakkında “Ermeni soykırımını reddektikleri” gerekçesiyle dava açıldı.

Ya 150 gün ya 4500 frank

Yargılama sonucunda, İşçi Partili Ali Mercan’a 150 gün hapis cezası verdi. Ancak bu cezanın para cezasına çevrilmesinin mümkün olduğunu kaydeden mahkeme, Mercan’ın 4 bin 500 frank ceza ödemesi, aksi takdirde 150 gün hapis yatmasını kararlaştırdı.

Mahkeme, Hasan Kemali ile Ethem Kayalı’ya ise 120 gün ya da 3 bin 600’er Frank ceza verildiğini açıkladı.

Suçlu bulunan 3 Türk’ün avukatı Tarkan Gögsü, mahkemenin bu kararına 10 gün içinde bir üst mahkemeye itirazda bulunacaklarını bildirdi.

Dava için 90 kilo belge götürmüştü

Ergenekon davası kapsamında yargılanan İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek

de Ermeni Soykırımı iddialarını reddettiği için İsviçre’de yargılanmıştı. Lozan’daki mahkeme, Ermeni yalanlarıyla ilgili 90 kilo belge götüren Perinçek’i İsviçre’deki “Ermeni Soykırımı İnkar Yasası”nı bilerek ihlal ettiği gerekçesiyle suçlu bulmuştu.

Perinçek’in tutumunun ırkçı ve milliyetçi olduğuna hükmeden mahkeme, Perinçek’e 90 gün tecilli hapis ve 16 bin 873 İsviçre frangı para cezası verilmişti. Perinçek, temyiz mahkemelerinden sonuç alamazsa “Kin dolu, engizisyon kararı” olarak nitelendirdiği kararı, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne götüreceğini açıklamıştı. 

 

***

 

BMGK ÜYELİĞİ RUMLARI ÜZDÜ

 

LONDRA

 

Kıbrıs Rum Kesimi lideri Dimitris Hristofyas, Türkiye’nin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi geçici üyeliğine seçilmesiyle ilgili yaptığı açıklamada, “Kıbrıs için pek hoş değil ama bunu da engelleyemezdik” dedi. Hristofyas: “Tabii ki Kıbrıs adasının bir bölümünü işgal eden, insan haklarını ihlal eden Birleşmiş Milletler üyesi bir ülke bizde heyecan uyandırmıyor” dedi. Türkiye’nin attığı adımları takip edeceklerine işaret eden Hristofyas, “Bu artık bir realite. Şimdi Türkiye’nin çevirdiği dolaplara bakacağız” şeklinde konuştu.

20.10.2008

 

***

 

AYRIMCILIK ONDAN SORULACAK

Berlin Eyaleti Ayrımcılığa Karşı Çalışma Bürosu’nun başına Eren Ünsal getirildi.

Berlin Eyaleti Ayrımcılığa Karşı Çalışma Bürosu’nun sorumluluğuna 38 yaşındaki Sosyolog Eren Ünsal getirildi. Ünsal, artık Berlin Senatosu‘na bağlı olarak çalışacak. Uyum ve Çalışma Senatörü Heidi Knake-Werner, Ünsal’ın bu alanda çalışmalara yeni bir soluk getireceğini söyledi. Çalışma ve Uyum Senatörü Dr. Heidi Knacke-Werner, Ünsal’ı medyaya tanıttığı konuşmada, Almanya’da özellikle göçmenlerin, etnik köken, din,dil cinsiyet ve düşünce farklarından dolayı işyerlerinde ve resmi dairelerde ve toplumda ayrımcılığa uğradıklarına dikkat çekerek büronun amacının bu olumsuzluklarla mücadele etmek olduğunu söyledi.

“AYRIMCILIĞA KARŞI EL ELE VERMELİYİZ!”

Berlinde bir yıl içinde 37, Almanya genelinde ise, 100 ayrımcılık olayı tespit edildiğini söyleyen Knake-Werner, yasal girişimlerin sürdüğünü ve AB’deki gelişmelerin Almanya’ya çok geç yansıdığını ifade etti. Ayrımcılığın güçbirliği ile ortadan kaldırılabileceğini söyleyerek Berlinliler’den destek isteyen Eren Ünsal da güçlü bir ekip kuracağını belirtti. Ünsal „Yuvalardan başlıyarak, okul, devlet daireleri ve işyerlerinde var olan önyargıları kırmak, insanlara bu yasanın neler getirdiğini yeterince tanıtmak için çaba göstereceğiz. Bu çalışmaları kamuoyuna daima açık tutmak ve toplumdan destek almak bizim için çok önemli. Ayrımcılık hepimizin sorumluuk alanına giriyor. Bu nedenle sivil toplum örgütleriyle aynı masaya oturup ortak bir strateji oluşturmak istiyoruz. Çünkü ayrımcılığı ancak güç birliği ile önleyebiliriz “ diye konuştu. Eren Ünsal, Türkiye Araştırmalar Merkezi (TAM) ve Almanya Türk Toplumu (ATT) adlı kuruluşlarda uzun yıllar çeşitli görevlerde bulunmuştu. ha-ber.com

 

 

 


Comments

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir