ÍNANÇ TOPLUMUNDAN BÍLGÍ TOPLUMUNA
Vehbi HacIkadiroglu

J.J. Rousseau "insan özgür dogar ve her yerde zincirler içindedir" diyordu. ilk bakIsta bir insanlIk dramInI özetler gibi görünen bu tümcenin bir anlamInIn oldugu söylenemez. Íçinde yasadIgImIz dünyada insanlarIn büyük bir bölümünün zincirler içinde bulundugu dogru olsa bile yeni dogan bir çocuk için herhangi türden bir özgürlük söz konusu olamaz.

Buna karsIn, TanrInIn insanlarI özgür yarattIgInI öne süren dinlerin etkisi altInda, basta Kant olmak üzere hemen bütün büyük filozoflar, özellikle ahlak kurallarI söz konusu oldugunda, insanda istenç (will) özgürlügü bulundugunu kabul etmislerdir. Oysa Kant'tan 100 yIl önce ingiliz filozofu John Locke istencin özgür oldugunu söylemenin uykunun çevik ya da erdemin dört köse oldugunu söylemek gibi anlamsIz oldugunu haklI olarak ileri sürmüstü.

Buna karsI insanIn özgürlükle sIkI bir iliskisinin bulundugu da açIktIr. Nitekim insanlIk tarihi özgürlük için yasamInI yitirmeyi göze alanlarIn öyküleriyle doludur. Öte yandan, uygar dünyada suçlulara uygulanmakta olan bedensel acI verici cezalarIn yerini tümüyle özgürlügü kIsma cezalarI almIstIr. Bu durumda ise özgürlügün bir tanImInI vererek baslamak gerekiyor.

Bunun için bir agaçta, insan da içinde olmak üzere bütün hayvan türlerinin elde etmek istedigi meyvelerin bulundugunu düsünelim. Her hayvan bu meyvelere doganIn kendisi için belirledigi yoldan, kuslar uçarak, kimi hayvanlar da tIrmanarak ulasmaya çalIsacaktIr. UçmayI da tIrmanmayI da basaramayan hayvanlar için meyvenin yere düsmesini beklemekten baska yol yoktur.

Ínsana gelince durum degisir. Doga insana tIrmanma becerisini vermisse de, insan meyvelere ulasmanIn baska yollarInI da bulabilir. Sözgelisi agacI sallayarak, dalI çatallI bir sIrIkla kendisine çekerek ya da bir tasInIr merdiven kullanarak meyveyi elde edebilir.

Íste insanIn özgürlügü burada kendini gösteriyor. O, amacIna ulasabilmek için, doganIn kendisine uygun gördügü yollarIn dIsInda da yollar bulup bunlarIn içinden kendisi için en uygun olanInI seçebiliyor. Demek ki özgürlük, amacIna ulasmanIn degisik yollarInI bilen insanIn bu yollardan kendisi için en uygun olanInI seçebilme gücüdür.

Buna göre insanIn özgürlügü bilgisiyle sInIrlanmIstIr. Bilgi düzeyiyle özgürlük iki yönden iliskilidir. Hem belli bir durumda amaca götüren hangi yollarIn bulundugunu, hem de o belli yollardan, o kosullar altInda, hangisinin en uygun oldugunu insanIn bilgi düzeyi belirler.

Ancak, özgürlügü sInIrlayan yalnIzca bilgi düzeyi degildir. Amaca ulasmak için seçilen yolda gerekli olan araç ve gereçlerin bulunmasI da o yollarIn bilinmesi ve içlerinden en uygun olanInIn seçilmesi kadar önemlidir. Elde bir tasInIr merdiven bulunmadIkça meyveye bir tasInIr merdivenle ulasIlabilecegini bilmenin bir yararI yoktur.

Özgürlügü saglayan araç ve gereçlerin (bunlar, gelismis bir ülkede, yollar, yapIlar, tasIma araçlarI, güvenlik kuruluslarI v.b.dIr) ancak bilgiyle saglanabilir olmanIn dIsInda baska bir özelligi de, bunlarIn, çok sayIda insan isbirligi içinde çalIsmadIkça üretilemeyen seyler olusudur.

Böylece insanI, özgürlük üretmek üzere isbirligi yapan bireyler toplulugunun bir üyesi olarak tanImlayabiliriz. Yani her insan ancak bir toplumun üyesi olarak belirlenebilir. Tek basIna yasayan bir insanIn bilgi kazanmasI olanaksIz oldugu gibi, bilgisi olsa bile, çevresinde isbirligi yapacak insan bulunmadIgI için özgürlesme yolunda bir adIm bile atamaz. Bu da insanIn bütün özgürlügünü, bu yoldan da insanlIgInI, çevresindeki insanlara borçlu oldugu anlamIna gelir.

Ílk bakIsta özgürlesmek için baskalarIyla isbirligine girmek çeliskili görünebilir. Çünkü isbirligi bir disiplin altIna girmeyi gerektirir ve bu disiplin insan için bir tutsaklIk biçimini alabilir. Ancak insan için isbirliginin gerektirdigi, yani özgürlesmek için kendi istegiyle kabul ettigi disiplin tutsaklIk sayIlmaz. Yine de disiplinin tutsaklIga dönüsmemesi için son derecede dikkatli olmak gerekir.

Özgürlük üretmek amacIyla isbirligi yapan insan, özgürlük üretiminin gerektirdigi ve kendisinin de kabul ettigi ölçüyü asan bir disiplinle karsIlasIrsa disiplin baskIya dönüsebilir; baskI da direnme getirir. Bu direnmeye karsI yeni baskIlar yeni direnmelere, yeni direnmeler de yeni baskIlara neden olacagIndan özgürlük için girisilmis olan isbirligi tam bir tutsaklIk düzenine dönüsebilir.

Gerçekte insanlIk tarihi tam bir tutsaklIk düzeni içinde yürütülen bir özgürlük üretimi tarihidir. Íste büyük düsünürlerin, genellikle, insanIn özgürlük içinde dogup toplumsal yasamIn getirdigi tutsaklIklar içinde yasadIgInI düsünme yanIlgIsIna götüren durum insanlIk tarihinin bu görüntüsüdür. Simdi yanItlanmasI gereken soru, özgürlük üretimini baltalamaktan baska bir ise yaramayan bu baskI düzeninin nasIl ortaya çIktIgI sorusudur.

ÍnsanlIkta bilgi birikimi basladIktan sonra artIk, yalnIzca bir isbirligi düzeninin kurulmasIna degil, kurulan düzenin verimli biçimde isleyebilmesi için ne yapmak gerektigine de bilginin IsIgInda karar verilecektir. Ancak, baslangIçta bilgi çok sInIrlIdIr. Tas, demir, bakIr gibi bir kaç madenin ne oldugunun, bunlardan nasIl yararlanIlabileceginin ögrenilmesi için yüz binlerce yIllIk bir deneyim süresi gerekmistir.

ÍnsanIn ne oldugunun, onun isbirligine en verimli biçimde nasIl katIlabileceginin ögrenilmesi için, dogal olarak, çok daha uzun bir zaman süresi gerekecektir. Gerçekte günümüzde bile insan üzerine bilgi yeterli bir düzeye ulasmIs degildir. Toplumsal yasamIn özgürlük üretimine yönelik bir isbirligi düzeni oldugunun bu gün bile tam olarak anlasIldIgI söylenemez.

Bir yandan bilgisizlik ve iletisim olanaklarInIn yetersizligi, bir yandan da doga kosullarInIn elverissizligi dünyadaki insanlarIn hep birlikte bir isbirligi düzeni içinde yasamasInI her zaman önlemistir. Degisik kaynaklardan beslenen bos inançlar da hem bilgi birikimini hem de isbirligi egilimini olumsuz yönde etkilemistir. Böylece toplumsal yasam, TanrInIn insan için uygun gördügü ve neye göre düzenlenecegi bilinemedigi için herkesin kendi çIkarInIn ardIna düstügü bir yasam biçimi olarak görülmüstür.

ÍnsanlIgIn bilgi birikiminin böylesine yüksek bir düzeye ulastIgI günümüzde de, insanlIk için uygun olan toplumsal düzenin nasIl bir düzen olmasI gerektigi yeterince anlasIlamamIssa, bu , inançlarIn baskIsInIn sürmekte olusundandIr. Gerçekte günümüzün bilgi düzeyinin, insanlarIn sürekli bir özgürlük arayIsI içinde olduklarInI, özgürlügün de ancak iyi bir isbirligi düzeni içinde üretilebilecegini görmekte yetersiz kalacagI düsünülemez.

Bir isbirligi düzeninin katIlImcIlarIn özgürlügü ölçüsünde iyi ve basarIlI olacagI açIktIr. Ínsan isbirligine özgürlesme amacIyla girdigine göre, onun kazandIgI özgürlük baska yoldan elinden alInIrsa mantIksal bir düzen kurulmus olmaz. Ísbirligi yalnIzca insanlar arasInda gerçeklesebilecek bir düzen olduguna göre, onun verimliligi de katIlImcIlarIn insanlIgI, yani özgürlügü, ölçüsünde yüksek olacaktIr.

KatIldIgI isbirliginin üretiminden hakettigi payI alamayan insan da, karsIlastIgI haksIzlIk ölçüsünde özgürlügünü yitirmis demektir. Bu bakImdan, katIlImcIlardan bir bölümünün öteki katIlImcIlarI sömürerek kendi paylarInI artIrmaya çalIsmalarI bir aldanmadan baska bir sey olamaz. Esitsiz paylasIm düzenin verimliligini öylesine düsürür ki, son asamada, yalnIzca sömürülenler degil sömürenler de zararlI çIkar.

Verimli bir düzen, olabildigince çok insanIn tam bir özgürlük içinde isbirligi yapmasIyla gerçeklesir. ÍnsanIn ne oldugunu bilen ve bu konudaki bütün önyargIlarIndan kurtulmus olan bir kimse, baskalarInIn hakkInI kabul etmenin bir ahlaksal zorunluluk degil, dogruca kendi çIkarlarInIn geregi oldugunu kolayca görebilir.

Günümüzde, doga bilimlerindeki bas döndürücü gelismenin insan bilimlerini de ilerletmesi kaçInIlmaz olduguna göre, yakIn bir gelecekte insanlIgIn, insanIn ne oldugu konusundaki bütün önyargIlarIndan kurtulacagInI ummamak için bir neden yoktur. Bu da, ayrIlIksIz ve ayrIcalIksIz insanlardan olusan tek bir dünya toplumu düsüncesinin, genellikle sanIldIgI gibi bir ütopya olmadIgI anlamIna gelir.

Vehbi HacIkadiroglu

Vehbi HacIkadiroglu'nu TanIyalIm

1919 yIlInda Alanya’da dogdum. Ílk, orta ve lise ögrenimini eski adI Feyziye Lisesi, simdiki adI IsIk Lisesi olan özel okulda yaptIm. 1937 yIlInda o zamanki adI Yüksek Mühendis Mektebi olan Ístanbul Teknik Üniversitesine girip 1943 te Su Subesinden mezun oldum. Askerlik görevinden sonra 5 yIl süreyle (1946-51) Íller BankasI’nda su mühendisi olarak çalIstIktan sonra memuriyetten ayrIlIp insaat müteahhitligiyle ugrastIm. 1978 yIlInda müteahhitligi bIrakIp felsefeyle ugrasmaya basladIm. AsagIda listesini verdigim kitaplarI yayImladIm.

Kendi yazdIgIm kitaplar: Kavramlar Üstüne (1981), Bilginin DogasI ve KaynaklarI Üzerine (1981), Bilgi Felsefesi (1985), Özgürlük AhlâkI (1990), Özgürlük Hukuku (1992), Ínançtan Bilgiye (1995).

Çevirilerim: B.Russell’dan Felsefe SorunlarI (1980) ve DIs Dünya Üzerine Bilgimiz (1980), Jaques Monod’dan RastlantI ve Zorunluluk (1983), A.J.Ayer’dan Dil, Dogruluk ve MantIk (1984), John Locke’tan Ínsan AnlIgI Üzerine Bir Deneme (1991).

1986 yIlIndan beri Felsefe TartIsmalarI dergisinin yayIn yönetmenligini yapIyor ve basta bu dergi olmak üzere degisik dergilerde felsefeyle ilgili yazIlar yazIyorum.

Ínsan felsefesi üzerine hazIrlamakta oldugum bir kitabI 1997 yIlI içinde yayImlamaya çalIsacagIm.