AYNI DEGERLENDIRMEYI YAPAN DUSUNURLER

Turkiye Cumhuriyeti'nin ve ona dayanak olan Ataturk ilke ve devrimlerinin boylesine bir uygarlik atilimi degerinde oldugunu goren ve belirten yabanci bilim, sanat ve siyaset adamlari da coktur.

Bunlara birkac ornek verelim:

Unlu Fransiz insanlik-sever (humaniste) dusunuru Georges Duhamel, La Turquie: nouvelle puissance de l'Occident (Turkiye: Batinin yeni Gucu) adli kitabinda Turk Devrimi ve onun onderi icin sunlari yazmistir:

"Ne Cromwell, ne Robespierre, ne Lenin ve ardindan gelenler, onderlik ettigi ulusu bilim felsefesi, dusunme yontemi, kisacasi gelecegini degistirme yoluna goturmege kalkmamislardir....Turkiye, Mustafa kemal'in itmesiyle kendisine yalniz becerikli isciler, teknisyenler ve muhendislerin yeterli olmadigini, tersine, islere asil yon veren bilim filozoflarina, yontem kurucularina gereksinimi bulundugunu kavradi. Mustafa Kemal, boylece, butun insanligin icinde cirpindigi uygarlik bunaliminin temel sorununa, yani cagdas bilimin sagladigi guclu teknolojinin nasil kullanilacagi sorununa en gecerli yaklasimi getirdi."

Gelismis sanayi devletlerinin bilimsel ve teknolojik ustunluklerini, nasil hala kendi bencil cikarlari icin kullandiklari tum insanligin uzgun bakislari onunde duruyor. Bunlar, uluslararasi yasami kaba guce dayali somuru iliskilerine dayandirmak amacinda diretegelmektedirler; bu amacla tam bir ikiyuzluluk sergiliyorlar. Geri biraktirdiklari ulkeleri kendileriyle yarisabilecek her turlu gelismenin disinda tutmak uzere onlarin ic islerine karismaktadirlar; toplumsal bilimlerin urunlerini, ornegin insanbilim (antropoloji) ve budunbilimi (etnoloji), tarihi, hem uluslar arasinda savaslar; hem de uluslarin icinde bolunmeler ve ic kavgalar cikartmak uzere kullanmaktadirlar; teknik bilimlerin urunlerini silah biciminde satmakta, gerek gordukleri yerlere de dogrudan kendileri fuzelerini yagdirmaktadirlar. Uluslararasi andlasmalarla sozde yasaklanmis kimyasal silahlari satanlar, ayni gelismis toplumlardir. Ikiyuzluluk ve cifte olcululuk, uygar gecinen sanayi devletlerinin pek sik kendini gosteren ozellikleri olmakta devam ediyor.

Iste Georges Duhamel'in gozlemi bu doku icinde gercek onemine kavusmakta, Ataturk onderligindeki Turk Devriminin ve Cumhuriyeti'nin "cagdas bilim ve teknolojiyi ozgurluk, adalet, baris ozlemlerine uygun bicimde kullanma" konusunda uygar insanliga orneklik edecek bir uygarlik projesi degerinde oldugunu anlatmaktadir.

Yine taninmis bir Alman filozofu Herbert Melzig, Kemal Ataturk: Untergang und Aufstieg der Turkei (Kemal Ataturk: Turkiye'nin Cokusu ve Yukselisi) adli kitabinda aynen su degerlendirmeyi yapmistir:

"Eski cagin buyuk filozofu Eflatun'un 'Ya yoneticiler filozof (yani bilge kisi), ya da filozoflar yonetici olsalar!' yolundaki iki bin yillik dilegi, ilk kez 20. yuzyilda Ataturk'un kisiliginde tam olarak gerceklesmis bulunuyor. Ataturk bir dahi, bir dusunur olarak ulusunun yazgisini eline almis, bu ulusla atildigi bagimsizlik savasi ile ve baska uluslarin haklarini koruyan bir barisla insanliga gorkemli bir ornek vermistir. Yeni Turkiye, Ataturk'le yalniz islam anlayis ve goruslerini degil, ayni zamanda Avrupa'nin dusunme bicimini de asmistir. Turkiye bir durustluk, ictenlilik ve gercekcilik politikasi gutmekte ve bu yuzden tepkilere, basarisizliklara ugramamaktadir."

Bu nitelikleriyle Turk Devrimi ve Ataturk ilkeleri yalniz Turk ulusu icin degil, ayni zamanda yeni bagimsizliklarina kavusur gibi olan Turk devletlerinin bu olanagi gercekten kullanabilmeleri ve gercek bir ulusal bagimsizlik, ozgurluk ve gonence kavusabilmeleri icin de en guvenli ve gecerli yolu temsil etmektedir; genellikle geri birakilan ulkelerin ayni gelismeyi elde edebilmeleri icin de orneklik edecek degerdedir. Ama bunlarin da otesinde Turk Devrimi ve onun urunu olan Turkiye Cumhuriyeti, Ataturk'un kendi deyisiyle, "tum uygar insanligin dikkatle uzerinde durmasina deger" bir hareketin adidir.